Sahte Reçete ve Sosyal Adalet Mücadelesi

Arif Sarı
Görüntülemeler
7 dk okuma süresi

Ülkeyi sarsan sahte reçete soruşturmasının internet ve sosyal medyada sosyal adalet mücadelesine dönüştüğüne dikkat çeken Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Arif Sarı, sağlıkta sistemsizliğin yarattığı kaostan çıkış yolunun E-devlet kapsamında E-reçete ve “İlaç Takip Sistemi”nden geçtiğine dikkati çekti.

Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Arif Sarı

Ülkemizde, sosyal medya, kitlelere zaman ve mekandan bağımsız bir şekilde ulaşmayı ve istediğimiz bilgiyi ulaştırmayı sağlayarak düşük maliyetlerle iletişimi kolaylaştırdı. Aynı zamanda, ülke siyasetinde etkili olan gruplar için bir iletişim aracı haline gelerek ülkemizin gündemini belirlemede önemli bir rol oynamaya başladı.

İktidar tarafında gerçekleştirilen tüm uygulamalar, açıklamalar veya muhalefetin karşı söylem ve eleştirileri sosyal medyada yer alıyor. İktidar ve muhalefet kanadı içerisinden birçok haber, eleştiri veya dedikodu, sosyal medya üzerinden ve online gazeteler vasıtası ile sızdırılıyor…

Ad image

Sosyal medyada bireysel online gazetecilik yapan, medya veya gazetecilik etiğinden uzak-yakın ilgisi olmayan kişilerin oluşturduğu anonim online gazete ve yayınların onlarcası türedi… Akıllı telefonunun kamerasını açan bireyler sosyal medyada “ifade özgürlüğü” – “basın özgürlüğü” adı altında canlı yayınlar yapmaya, manipüle edilmiş resimler paylaşmaya, çoğu zaman bilgiye değil, dedikodu ve duyuma dayalı, medya etiğini hiçe sayan, kişileri ve kurumları kolaylıkla hedef alan sistematik haber kampanyalarına başladı.

Tabi bir süre sonra da bu “Sosyal Medya Linç Kültürü”, bazı kesimlerin gelir ve rant kapısı haline dönüştü. Kendilerini finanse eden kesimler tarafından, hedef aldıkları kişilere yönelik, yolsuzluk, vurgun, yasadışılık, özel hayatın gizliliğinin ihlali, görevi kötüye kullanma v.b. birçok konuda haberler ve yayınlar yapmaya başladılar. Bu çerçevede yapılan haber ve yayınlar için kamuoyu oluşturma noktasında sosyal medya kullanımının rolünü göz ardı edemezsiniz. Bu şekilde yapılan bir haberin ortaya çıkaracağı kamuoyu tepkisini göze alamayan hedef alınan kişiler, haberin yapılmasına engel olmak için kapalı kapılar ardında kendisinden talep edilen tavizleri vermek durumunda bırakılıyor.

İnternette ve Sosyal medya üzerinden yapılan
online yayınların bu şekilde bir
“Denetimsiz Serbestlik” anlayışına dayandırılması, “Sosyal Medya Linç Kültürü”nün güçlenmesine ve sorgusuz-yargısız infaz şeklinde
hepimizi etkisi altına alabilecek kontrolsüz ve denetimsiz bir dijital gücün doğmasına sebep oldu.

Prof. Dr. Arif Sarı

Ülkemizde yıllarca sosyal medyada ve online yapılan haberlerde medya etiğine aykırı davranıldığına, polisin hak ihlalinde bulunduğuna, istismar, tecavüz, uyuşturucu, gasp, v.b. olaylara ilişkin yapılan haberlerde birçok kez mağdur edilen kişiler olduğuna şahit olduk. Ancak bu kritik konuyu gündeme alıp sistemi düzeltmek için elimizi taşın altına koymak yerine, sistemsizliği sistem olarak benimsemeyi tercih ettik ve görmezden geldik.

Ad image

Aslında son günlerde yaşanan gelişmelere kadar hiçbir şey bizim için bu kadar rahatsızlık verici değildi. Ta ki, o görmezden geldiğimiz sistemin bizlere de zarar vermeye, haksızlık yapmaya, itibarsızlaştırmaya, küçük düşürmeye, sahip olduklarımızı elimizden birer birer almaya başladığını fark edene kadar…

Son günlerde ülke gündemini en çok meşgul eden konulardan birisi olan “Sahte Reçete Soruşturması” konusunda tutuklanarak kelepçeli şekilde mahkemeye getirilen doktorlar ve eczacıların arasında hatırı sayılır birçok doktor ve eczacının yanında siyasi yüzler de vardı… Gelen haberler arasında, kendisine ifade vermesi için polisin gittiği ancak dokunulmazlığı olduğu iddiası ile ifade vermediği belirtilen milletvekili olduğu haberi de online gazetelere çıkıyor…

Konuyu, soruşturmaların bir ucunun siyasi kesimlere de dokunmaya başladığı için alevlendirildiği veya polisin hak ihlali yaptığı konusuna muhalif kesimlerin tepki göstermeye başladıklarına getirmeyeceğim….

Ad image

Tepkiler, polisin kelepçe uygulamasına ve online gazete haberlerindeki medya etiği dışı uygulamalara karşı kişi veya cinsiyet ayrımı gözetmeksizin gösterilmeli…

Ancak asıl sorun sistemsizlik…

Mevcut reçete uygulamasının, pandemi döneminde hastaların ilaç alımlarının kolaylaştırılması ve doktoraları korumak maksadı ile esneklik sağlamak için düzenlendiği biliniyor.

Bu çerçeveye Türkiye’den bakacak olursak, E-Devlet kapsamında e-Reçete / Reçete Bilgileri Sorgulama Hizmeti sayesinde, vatandaş, doktor tarafından yazılan ilaç reçeteleri ve katılım payı bilgilerini e-Devlet Kapısı’ndan online olarak sorgulayabiliyor. Bu hizmet çerçevesinde, e-Reçete/kağıt reçete içeriği, kağıt reçeteye bağlı olarak Sosyal Sigortalar Dairesi ile sözleşmeli eczanelerce karşılanmış reçete içeriği, İlaç katılım tutarı, muayene katılım tutarı, reçete katılım tutarı gibi bilgilerin tamamı vatandaşa ait e-Devlet sayfasında görüntüleniyor, yapılan tüm işlemlere ilişkin tüm bilgiler de eş zamanlı olarak cep telefonunuza anlık mesaj şeklinde gönderiliyor. Kısacası her şey gayet şeffaf bir şekilde ilerliyor.

Tüm bu sistemin yanında, bir de İlaç Takip Sistemi (İTS) var. Bu sistem sayesinde üretici, ihracatçı, ecza deposu, hastane, geri ödeme kurumu (sigortalar dairesi), eczane gibi paydaşlar birbirlerinden alıp verdikleri ilaçların alış ve satış bildirimlerini yapıyor. Hastane ve eczane, hastalara verdiği ilaçları sisteme kaydediyor. Böylece hastanede veya eczanede bir hastaya tahsis edilmiş olan ilaç bir başka hasta için kullanılamıyor.

Kısacası, sizin haberiniz olmadan, hiç kimse, hiç kimsenin hesabına reçete yazamıyor, tahsilat yapamıyor. Sistemde kayıtlı olan ilacın nerede olduğu, hangi eczacıda bulunduğu hakkında detaylı bilgi bulunabiliyor. Sistem, tüm sağlık sistemi paydaşlarını (üretici – ihracatçı – ecza deposu – eczane -vatandaş – doktor – hastane – SGK) içerisinde barındırdığı ve paydaşlar ile sürekli iletişim halinde olduğu için dijital olarak kendisini denetliyor ve koruyor.

Bizler halen soruşturmanın seyrini ve akıbetini medyatik tarafı ile takip ediyoruz. Hiç kimse, bu durumun tekrarının yaşanmaması için izlenecek yol haritasını, uygulama ve tedbirleri konuşmuyor. Tepkiler, sistemsizliğin yarattığı sistemin ortaya çıkardığı kaosa karşı bir “Sosyal Adalet Mücadelesi” ne dönüşmüş durumda.

Prof. Dr. Arif Sarı

Uzatmayacağım… Sadece iki sorum var:

  1. Peki, canımızı emanet ettiğimiz doktorlarımızı ve eczacılarımızı bu kadar itibarsızlaştırmadan, e-Reçete ve İlaç Takip Sistemi’ni kurmak ve yönetmek bizim için çok mu zordu?
  2. İnternet haber sitelerinde itibar saldırılarına maruz kalan doktorlar ve eczacılar ve tüm vatandaşlar ile ilgili yapılan yayınlarla ilgili denetim ve düzeltmeye ilişkin kontrolü sağlayıcı yasal ve teknik düzenlemeleri yapmak çok mu zordu?
Yazıyı paylaş
Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı, Akademisyen Prof. Dr. Arif Sarı, üniversite lisans eğitimini Bilgisayar Enformasyon Sistemleri alanında (BSc.) ve İşletme Yönetimi derecesini (MBA) derecesini - (2008 ve 2010) Lefke Avrupa Üniversitesi'nde, doktora derecesini (2013) Amerikan Üniversitesi'nde Yönetim Bilişim Sistemleri alanında almıştır. Misafir araştırma görevlisi olarak İtalya'da bulunan Prof. Dr. Sarı, Siber Güvenlik, Kriptografi ve Sistem Güvenliği alanında 100'den fazla araştırma makalesinin, 25'den fazla uluslararası kitabın ve bölümün ve 60'den fazla uluslararası konferans makalesinin yazarı veya ortak yazarıdır. 2014 yılında London Metropolitan Üniversitesinde doktora çalışması gerçekleştiren Prof. Dr. Arif SARI, Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT), Siber Suç ve Siber Terörizm üzerine çalışmalar gerçekleştirmiş, güvenlik duvarı sistemleri ve ağ tehdit tespiti üzerinde yoğunlaşmıştır. Ulusal Güvenlik Duvarı Projesi olarak nitelendirilen “Seddülbahir’’in mimarisini tasarlamış ve simülasyon ortamına aktarmayı başarmıştır. Bu sayede ilk Türk Siber Güvenlik Duvarı olma niteliğini taşıyan “Seddülbahir”, uluslararası literatüre kazandırılmış ve Ar-Ge çalışmasına hazır hale gelmiştir. Prof. Dr. Arif Sarı, daha sonra, büyük ölçekli özel şirketlere ve hükümet ajanslarına çeşitli siber güvenlik hizmetleri (eğitim, denetim, danışmanlık, dijital dönüşüm vb.) sunan "SnipeSec Bilişim ve Siber Güvenlik”in kurucusu olmuş ve hizmetlerini, Avrupa’da Estonya, Ankara ve Kuzey Kıbrıs’ta açtığı şubelerine taşımıştır. Bu süreçte, “Neptün Projesi” adlı Uzak Masaüstü Hizmeti (DaaS) projesini önermiş, dağıtmış ve yönetmiştir. “Seddulbahir” adlı yapay zeka ve makine öğrenmesine dayalı ulusal siber güvenlik duvarı mimarisinin geliştirilmesi üzerinde çalışmış ve Kuzey Kıbrıs Yasama Meclisi'nin Hukuk ve Siyasi İşler komitesine "Dijital Dönüşüm ve e-Devlet" yasasının yapımı ve yayımlanması için teknik danışmanlık hizmetlerini vermektedir. Hali hazırda, Siber güvenlik konusunda teknik yetkinliğe ve tecrübeye sahip olan Prof. Dr. Arif Sarı, yurt içinde ve dışında hükümet ajanslarına (ulusal güvenlik) ve özel şirketlere teknik eğitimler vermiş, çeşitli çalışma ve oluşumlara katkı sağlamıştır. Prof. Dr. Sarı, Kıbrıs ve Türkiye'de büyük ölçekli veri merkezi altyapısı dağıtım projelerini yönetmiş ve Güvenlik Operasyon Merkezi ekipleri kurmuş ve yönetmiştir. Bu alanın önde gelen firmalarının sunduğu AWS, CISA, CISM, CDPSE, eWPTXv2, eCPTXv2, CPENT, ECIH ve CCISO yetkinlik sertifikalarına sahiptir.
Yorum Bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir