Sınırlı coğrafi ve demografik kaynaklara rağmen, siber güvenlikte dünya lideri konumundaki İsrail, KKTC için bir rol model olabilir mi? Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Arif Sarı’nın analizi, İsrail’in kısıtlı insan sermayesini etkin bir şekilde yöneterek teknolojiyi ulusal güvenlik ve ekonomik büyüme için nasıl kullandığını gözler önüne seriyor.
İsrail Askeri istihbarat araştırma departmanı başkanı Tümgeneral Yaakov Amdror, İsrail kanalına verdiği röportajında, bugün Ortadoğu ülkelerine bakıldığı zaman en güçlü ülkelerin Arap ülkeleri olmadığını, Arap ülkelerinin kendi içerisinde ciddi otorite ve kaotik sorunlar yaşadığını, Ortadoğu’da en güçlü ülkelerin şu anda İsrail haricinde bir tarafta İran ve diğer tarafta da Türkiye olduğunu belirtiyor.
Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad gibi örgütleri destekleyerek Irak üzerinden Suriye ve Lübnan’a kadar uzanan bir etki koridoru oluşturduğunu iddia ettiği İran’ın bölgedeki varlığı için tehdit olarak gören İsrail, Yom Kippur Savaşı’nda kazandığı siyasi ve askeri tecrübelerini, Ortadoğu’daki güvenlik ve siyasi dinamikler üzerinde etkili olma yolunda yoğun şekilde sahaya yansıtıyor.
Arap-İsrail çatışmasının en önemli dönüm noktalarından biri olan Yom Kippur Savaşı, İsrail askeri doktrininde, Arap-İsrail ilişkilerinde ve genel olarak Ortadoğu politikasında derin izler bıraktı. Savaş, İsrail’in savunma stratejilerini yeniden gözden geçirmesine ve bölgede daha geniş bir barış sürecine yol açan diplomatik girişimlere neden oldu. Bu savaş, İsrail’in, erken uyarı ve istihbarat sistemlerinin güçlendirilmesi, askeri rezervlerin daha etkin kullanımı, savunma altyapısının modernizasyonu, askeri doktrinde yeniden düzenlenmesi konusunda önemli değişiklikler ve iyileştirmeler yapmasını sağladı. Bunu biraz daha detaylandıralım….
İsrail’in çevresinde güvenlik sorunu yaşadığı diğer ülkelere oranla; coğrafi, demografik, ekonomik veya askeri ölçekte asimterik bir yapısı bulunmaktadır. İsrail’in, nüfus, yüzölçümü, ekonomisi ve askeri gücü bakımından sorun yaşadığı diğer ülkelere göre rakamsal oranda daha küçük kalması, eşitlenemeyecek bir dengesizlik durumu ortaya çıkarmaktadır. Bu asimetriyi/dengesizliği kapatmanın ve dengelemenin yollarından biri, bölgelerin ve demografinin çok önemli olmadığı alanlarda avantaj elde etmektir.
Bir diğer deyişle, akıllı insanları olan küçük bir gücün, bir dolu bilgisayarı ve internet hizmetini kullanarak kendisinden çok daha büyük bir güce etkin bir şekilde saldırmasına imkan veriyor.
Bu noktada, ülkedeki insan sermayesinin etkin yönetimi ve operasyonel kavramların yenilenmesi, İsrail’in bahsi geçen asimterik dengesizliği ortadan kaldırarak, güvenlik sorunu yaşadığı ve düşman olarak gördüğü ülkelere karşı kazandığı askeri zaferlerinde büyük rol oynamaktadır. “Günümüz şartlarında, insan kaynağının değerlendirilerek teknoloji ile harmanlandığı ve bunun ulusal güvenlik ve ekonomik kalkınmaya somut etkilerinin yansıdığı en açık ve belirgin örneği İsrail’de görülmektedir.”
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) esasında büyük bir İnsan Kaynakları (HR) birimi olarak işlev görmektedir ve her yıl 60.000’den fazla genç kadın ve erkek, okul performansları, IQ seviyeleri, kişilik test sonuçları ve notları üzerinden detaylı bir değerlendirmeye tabi tutulur. Bu geniş kapsamlı ve titiz değerlendirme süreci, her bir kişinin IDF içindeki en uygun konumunu belirlemek için kullanılır. Yüksek skor alan öğrenciler genellikle MOSSAD, İsrail Güvenlik Ajansı (ISA), Unit 8200 gibi stratejik ve teknik roller için seçilirken, daha düşük skorlar genellikle “Sınır Polisi” gibi daha genel güvenlik rollerine yönlendirilir. İşte bu etkili insan sermayesi yönetimi, IDF’nin sürekli olarak yüksek performans göstermesini ve İsrail’in savunma yeteneklerini güçlendirmesini sağlar.
Unit 8200, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin bir birimidir ve özellikle sinyal istihbaratı (SIGINT) ve kod çözme konularında faaliyet gösterir. Bu birim, genellikle İsrail’in NSA’sı (National Security Agency), yani Ulusal Güvenlik Ajansı olarak adlandırılır ve 5 ile 10 bin arasında personeli bulunduğu öngörülen ülkenin en büyük askeri birimlerinden biridir. Unit 8200 üyeleri genellikle yüksek teknoloji ve siber güvenlik konularında uzmanlaşmıştır ve bu birimden mezun olan birçok kişi, İsrail’in canlı teknoloji ve start-up ekosisteminde önemli roller üstlenir.
Bu birimin faaliyetlerinin çoğu gizlidir, ancak genellikle elektronik istihbarat toplama, kod çözme, siber savaş, ağ analizi ve çok dilli analiz gibi konuları içerir. İstihbarat ajanları, özellikle de Unit 8200 gibi bir birimde, genellikle ülkelerinin ulusal güvenlik çıkarlarına hizmet ederler ve genellikle gizli ve hassas görevlerde çalışırlar.
Unit 8200, İsrail’in ulusal güvenlik çabalarında çok önemli bir rol oynar ve bu birimden gelen istihbarat, İsrail’in politika ve askeri kararlarında büyük bir etkiye sahiptir. Bu birim, İsrail’in askeri ve sivil teknoloji sektörleri arasındaki etkileşimi ve işbirliğini de temsil eder.
Unit 8200 biriminden mezun olan birçok kişi, teknoloji, siber güvenlik, telekomünikasyon, ve yazılım geliştirme gibi alanlarda çalışmaktadır. Bu kişiler, İsrail’in “Silikon Vadisi” olarak bilinen ve birçok başarılı teknoloji şirketinin ve start-up’ın merkezi olan Tel Aviv ve Herzliya bölgelerinde önemli roller üstlenirler ve bu da İsrail ekonomisini büyütür ve asker ile sivil teknoloji arasındaki bağın devamlılığını sağlar.
Birkaç örnek vermek gerekirse:
- Check Point Software Technologies: Bu İsrail merkezli şirket, özellikle ağ güvenliği ve siber güvenlik çözümleri sunar. Birçok Unit 8200 mezunu, bu şirkette önemli pozisyonlarda çalışmaktadır.
- Palo Alto Networks: Bu şirket, ağ ve bulut güvenliği, gelişmiş tehdit koruması ve bilgi güvenliği hizmetleri sunar. Birçok Unit 8200 mezunu, Palo Alto Networks’te çalışmaktadır.
- Cybereason: Cybereason, bir siber güvenlik şirketi olup, Unit 8200 mezunları tarafından kurulmuştur.
Unit 8200’ün İsrail’in teknoloji ve siber güvenlik sektörlerine büyük ekonomik katkılarından bazıları;
Start-up Şirketlerinin Kurulması: Unit 8200’den mezun olan birçok kişi, teknoloji start-up’ları kurar. İsrail’de şu anda faaliyet gösteren binlerce start-up bulunmakta ve bu şirketler ekonomiye katkıda bulunmakta, inovasyonu teşvik etmekte ve dünya çapında milyonlarca dolarlık yatırım çekmektedir.
Yüksek Maaşlı İşler: Siber güvenlik ve teknoloji sektörlerindeki işler genellikle oldukça yüksek maaşlarla gelir. Bu, İsrail’deki ortalama geliri yükseltir ve genel ekonomik refahı artırır.
İhracat: İsrail, teknoloji ürünleri ve hizmetleri ihraç ederek önemli gelir elde eder. İsrail’in dünya genelindeki teknoloji ürünleri ve hizmetleri ihracatı milyarlarca dolardır ve bu, büyük ölçüde Unit 8200’den mezun olan yetenekli kişiler tarafından sağlanmaktadır.
Yabancı Yatırımın Artması: İsrail’in güçlü teknoloji sektörü, yabancı yatırımcıları çeker. Büyük teknoloji şirketleri, İsrail’deki start-up’ları satın almak veya onlarla ortaklık kurmak için milyarlarca dolar harcamaktadır. Bu, İsrail ekonomisine doğrudan yatırım anlamına gelir.
Bilgi Ekonomisi: Unit 8200, İsrail’in “bilgi ekonomisi”ne önemli katkılar sağlar. Bu birimden mezun olanlar, siber güvenlik, veri analizi, yapay zeka ve diğer yüksek teknoloji alanlarında uzmanlaşırlar. Bu, İsrail’in bilgi tabanlı ekonomisini genişletir ve güçlendirir.
Sonuç olarak, Unit 8200, İsrail ekonomisine çok yönlü katkılarda bulunan birincil kaynaklardan biridir.
Ayrıca, birçok Unit 8200 mezunu, kendi start-up şirketlerini kurarak İsrail’in teknoloji sektöründeki yenilikçi ekosistemine katkıda bulunur. Bu start-up’lar genellikle siber güvenlik, yapay zeka, büyük veri analizi, ve telekomünikasyon gibi alanlarda faaliyet gösterir. Unit 8200’in mezunlarından bazıları, özellikle teknoloji ve girişimcilik alanında, uluslararası arenada da önemli roller üstlenmiştir. Unit 8200 mezunları arasında Waze (Google tarafından satın alınan popüler bir GPS navigasyon yazılımı) ve Viber (popüler bir anlık mesajlaşma ve VoIP hizmeti) gibi global olarak tanınmış teknoloji şirketlerinin kurucuları da bulunmaktadır.
Ülkenin teknolojik olarak modern olması, altyapısında bulunan birçok hizmetin ve kritik kaynakların da teknolojik olarak yönetilmesi tüm ülkeyi siber saldırılara karşı daha da hassas hale getirmekte ve bu durum siber savunma alanında yeni güvenlik tedbirlerinin alınmasını ve çözümlerin üretilmesini hali hazırda düşmanı çok olan İsrail için zorunlu hale getirmektedir. İsrail’in gerek Unit 8200 gerekse startup’lar tarafından iç ve dış tehditlere karşı siber saldırı ve savunma alanında ürettiği bu çözümler, ürün veya hizmet haline getirilerek gelişmiş veya gelişmekte olan diğer ülkelere savunma sanayi ihracatı kapsamında pazarlanarak ihracat hacmini artırmakta ve ülkeye ekonomik olarak da güç katmaktadır.
Tüm bunların yanında, ihracatı yapılan siber savunma ürünleri üzerinden, ihraç edilen ülke ile ilgili ürün ve/veya hizmetlerin kullanımına paralel olarak kesintisiz bilgi ve istihbarat akışı sağlanmaktadır. “Daha önce de belirttiğimiz gibi, ülkemizdeki birçok kamu kurum ve kuruluşumuzda dahi konumlandırdığımız güvenlik duvarı ürünleri bulunan Check Point Software Technologies ve Palo Alto Networks, İsrail’in Unit 8200 mezunlarından oluşmaktadır.”
Siber Güvenlik, genel anlamda iki temel avantajı sağlayabilmektedir. Bunlar istihbarat kaynağı ve uzaktan müdahale kabiliyetidir.
Günümüz itibarıyla, devletlerin kullandığı istihbarat kaynaklarının büyük bir kısmının uydular ve siber uzaydan sağlandığı bilinen bir gerçektir. Tüm bunlara son dönemlerde İsrail tarafından akıllı telefonlara erişim, takip ve dinleme için geliştirildiği ortaya çıkan ve sızdırılan çeşitli siber istihbarat ve siber espiyonaj araçları (Pegasus) bir örnektir. Diğer bir kritik ve önemli avantaj ise, düşmanınızın sizi tespit etmeden veya tanımadan, onun sistemi içerisinde doğrudan müdahalede bulunma imkanınızın olmasıdır. İran’a karşı gerçekleştirilen StuxNet siber saldırısı buna farklı bir örnektir.
Sonuç olarak, İsrail, sınırlı coğrafi ve demografik kaynaklarına rağmen, etkin bir insan sermayesi yönetimi ve teknolojiye dayalı stratejilerle siber güvenlik ve istihbarat alanında dünya lideri olmuştur. Ayrıca, bu yaklaşım, ülkenin düşmanları karşısında savunma yeteneğini güçlendirmekte ve bölgedeki istikrarı sürdürmeye yardımcı olmaktadır.
İsrail’in askeri birimi olan Unit 8200’in ülke içinde ve dışında birçok başarılı teknoloji şirketi ve start-up’ın kurulmasında önemli rol oynadığı görülmektedir. Bu, hem İsrail’in ekonomik büyümesine katkıda bulunmakta hem de dünya genelindeki teknoloji ve siber güvenlik sektörlerinde İsrail’in önemli bir oyuncu olmasını sağlamaktadır. Ayrıca, İsrail’in teknoloji sektöründeki bu liderliği, ulusal güvenliğini ve ekonomik refahını sağlama stratejisinin kritik bir parçasıdır.
İsrail, siber güvenlik ve teknolojiye dayalı bir savunma stratejisi oluşturarak, bölgesel ve demografik engellere rağmen güçlü bir ulusal güvenlik durumu elde etmeyi başarmıştır. Bu strateji, aynı zamanda ulusal ekonomiye, istihbarat toplama yeteneğine ve savunma kapasitesine büyük katkılarda bulunmuştur.
İsrail, bölgedeki en güçlü ülkelerden biri olmasına rağmen, özellikle İran ve Türkiye gibi diğer bölgesel güçlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu, İsrail’in güvenlik ve savunma stratejilerini sürekli olarak gözden geçirmesini ve yenilemesini gerektirir. Bu nedenle, İsrail, siber güvenlik ve teknoloji alanlarında yatırımlarını ve çabalarını artırmaya devam edecektir.
Unit 8200 ve onun tarafından desteklenen teknoloji start-up’ları, İsrail’in bu stratejisinde kritik bir rol oynamaktadır. İsrail’in bu modeli, hem ülkenin savunma yeteneğini artırma hem de ekonomik büyüme ve inovasyonu teşvik etme açısından başarılı olmuştur. Bu nedenle, İsrail’in teknoloji ve siber güvenlik sektörlerindeki başarısı, başka ülkelerin benzer stratejileri benimsemesi için bir model olabilir.
Özellikle teknoloji ve siber güvenlik konusunda yatırımlar yaparak eğitim sistemini bu alanlarda yetenekli gençleri teşvik edecek şekilde yeniden yapılandırmak, KKTC’nin uzun vadede rekabet edebilirliğini ve güvenliğini artırabilir.
İsrail’deki Unit 8200 gibi bir birimin benzer bir versiyonunu oluşturmak, hem gençlerin bu sektörlerde iş imkanlarını artırabilir, hem de KKTC’nin ulusal güvenlik ve savunma kabiliyetlerini güçlendirebilir, hem de örnek teşkil edecek bir siber güvenlik birimi oluşturarak genç yetenekleri bu alana çekebilir ve aynı zamanda KKTC’nin siber tehditlere karşı savunmasını geliştirebilir.
Bu coğrafyada konu Arz-ı Mevud’a gelmeden, bu çerçevede Anavatan Türkiye ile yapılacak her türlü iş birliği ve eğitim programları aracılığıyla bu alandaki yeteneklerin geliştirilmesi ve genişletilmesi ivedi olarak desteklenmelidir.
Güzel bir inceleme, yerinde gözlemler ve yaratıcı onerilerle yayginca dağitılıp okutulması gerekecek bir yazı. Seni kutulyorum sevgili Arif.
Yaratmaya devam.