İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçuna dolaylı olarak destek vermeye devam eden Rum Yönetimi, bölge barışına ve Kıbrıs sorununun çözümü çabalarını nasıl tehlikeye atıyor?
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına Güney Kıbrıs’ın dolaylı desteği göz ardı edilemez boyuta ulaştı.
Son olarak İsrail devlet televizyonunun, Katar’dan İsrail’e, Güney Kıbrıs üzerinden Amerikan füzesi sevk edildiğini açıklaması, Rum Yönetiminin bu saldırılarda suç ortaklığı yaptığı gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in, sözde “Kıbrıs sorununun barışçıl çözümü”ne adanmışlık söylemiyle çelişen bu politikası, Güney Kıbrıs’ı adeta Orta Doğu’daki sorununun bir parçası haline getirdi.
Rum Yönetimi tüm iddiaları doğrularcasına, geçtiğimiz hafta İsrail ile İran’a olası bir saldırıyı simüle eden bir tatbikat yapmış ve tatbikattan hemen iki gün sonra da (13 Nisan) İran’dan İsrail’e misilleme bir saldırı gerçekleşmişti. Bu saldırıları önlemek için Güney Kıbrıs’tan İngiliz uçakları havalanmış, Rum hükümeti ise yine “bilgimiz yoktu” açıklamasıyla yetinmişti.
Ana muhalefet partisi AKEL’den yapılan açıklamada; “İsrail, ABD ve İngiltere’nin Filistinlileri katletmesini kolaylaştırmak için ülkenin yolgeçen hanına çevrilmesi kabul edemez.” ifadesine yer verildi.
Aslında bu bir ilk değildi. Geçtiğimiz Kasım ayında da İsrail gazetesi Haaretz, ABD’nin Kıbrıs’taki İngiliz üssü Ağrotur’u tüm Avrupa’dan İsrail’e silah sevkiyatı için kullandığını ve uçakların yüklerini Avrupa’daki ABD ve NATO depolarından aldığını duyurmuştu.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki konuşmasında, Güney Kıbrıs’taki üslerin İsrail tarafından silah ve mühimmat deposu olarak kullanıldığını ve Gazze’ye yapılan saldırılara lojistik destek sağladığını açıklamıştı. Fidan aslında bu açıklamasıyla, Güney Kıbrıs’ı İsrail’in suç ortağı olduğunu ilan etmişti.
Güney Kıbrıs’ın Siyonist İsrail rejiminin Orta Doğu stratejisinde kritik bir rol oynadığı açıkça görülüyor. Güney’deki üsler, İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatı için kullanılıyor. Ortak askeri tatbikatlar ise bölgesel güçlere yönelik olası bir saldırı provası olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Güney Kıbrıs’ı bölgesel bir gerilimin merkezine yerleştiriyor ve adanın geleceği için ciddi endişelere yol açıyor.
Rum Yönetimi’nin bu politikası sadece bölge barışına tehdit oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda Kıbrıs sorunun çözümü konusunda da önemli bir güvenlik sorunu teşkil ediyor. Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm bulunması için adanın önce bölgesel gerilimlerin merkezi olmaktan kurtarılması gerekiyor.