Emekli Büyükelçi, Yrd. Doç. Dr. Hasibe Vehbi Şahoğlu, Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler Barış Gücü misyonunu Kıbrıs Raporu için kaleme aldı.
21 Aralık 1963’te, adadaki tüm Kıbrıslı Türklerin bir gecede yok edilmesini hedefleyen Akritas Planı’nı uygulamaya koymak isteyip başarılı olamayan Kıbrıslı Rumlar, Birleşmiş Milletler’den adaya “Barış Gücü” göndermesi talebinde bulundu. BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararıyla Kıbrıs’a farklı ülkelerden BM askerleri konuşlandırıldı. BM’nin bu gücüne Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNFICYP) adı verildi. BM; 186 sayılı kararla Rum Yönetimini bütün Kıbrıs’ın “Cumhuriyeti” olarak kabul etti. Rum tarafı bu kararı kullanarak günümüzde hala kendilerini Kıbrıs’ın meşru hükümeti saymaktadırlar.
UNFICYP’nin 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs’a konuşlanmış olmasına rağmen, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler arasında çatışmalar devam etmekteydi. UNFICYP yaşanan katliamları bile engelleyemedi. Aynı şekilde 1974’te Türkiye’nin gerçekleştirdiği iki Barış Harekatı arasındaki dönemde de Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklere uyguladığı toplu katliamlara tanıklık eden UNFICYP yine hiçbir şey yapamamıştı.
Özellikle, 90’lı yıllarda Barış Gücü’nün başarısızlığı birçok örnekle ispatlanmıştır. Örneğin 1993-94 yıllarında Ruanda’da yapılan katliamlarda, Bosna’da, Lübnan- İsrail sınırında Hizbullah örgütünün gerçekleştirdiği terror saldırılarında, DR Kongo’da, Liberya’da ve Mogadişu-Somali’deki tecavüzler ve katliamlarda BM etkisiz kalmıştır. Brahimi Raporu [1] BM’nin 1990’lardan beri barış güçlerindeki sistematik kusurlarını ortaya çıkarmıştır. UNFICYP’in belgelerine göre Kıbrıs’ta taraflar arasındaki sınırda devriye gezen Barış Gücü, yaşanan yaklaşık bin civarındaki tatsız olaya seyirci kalmakla yetinmiştir. UNFICYP’nin son dönemlerde tek sorumluluğu ise adanın ortak başkenti Lefkoşa’yı bölen sınırda asgari iki personelle kolluk gücü görevi yürütmektir.
1964’te Kıbrıslı Türkleri kurtarmak için Türkiye’den diğer öğrencilerle birlikte Erenköy’e (Dillirga) gelen üniversite öğrencisi Ergün Vehbi [2], UNFICYP’nin başarısızlığını verdiği bir röportajda anlatmıştı. Vehbi, Yunan kuvvetleri Erenköy’e saldırdığında UNFICYP askerlerinin köyden uzaklaşmak için toplandığını gördüğünü ve BM komutanına “neden” diye sorduğunda aldığı yanıtı şu sözlerle anlatmıştı:
“Erenköy düştükten sonra Rumlar büyük olasılıkla Yeşilırmak’a saldıracak ve biz Barış Gücü olarak köy halkına yönelik saldırılar karşısında hiçbir şey yapamayacağız. Bu nedenle başka bir yere taşınmayı tercih ettik.”
Ergün Vehbi
[1] “Brahimi Raporu”, Birleşmiş Milletler Barış Operasyonları Paneli’nin (2000) Çalışma Grubu tarafından önerilen barışı koruma operasyonlarına ilişkin tavsiyeleri ve kararları içeren geniş kapsamlı bir kararı oybirliğiyle kabul eden Raporudur (2000).
[2] Ergün Vehbi yazarın ağabeyisi olup, Öğrencilerin Erenköy’e gönderilmesine liderlik etmiş, Yeşilırmak komutanlığını üstlenmiştir. Vehbi, 12 yıl KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekilliği yapmıştır.
UNFICYP sadece bazı insani konularda başarılı olmuş, ancak Kıbrıslı Rumların saldırılarını önlemede ve Kıbrıslı Türkler için güvenli yerler sağlamada başarısız olmuştur. 1963-1964 yıllarında Kıbrıslı Türkler, işyerlerinden, yollardan, hastanelerden esir alınarak öldürülüp bilinmeyen yerlere gömülmüştür.
1964 Mayıs’ında Mağusa’da tamamı sivil 32 Türk çarşıdan kaçırılarak kurşuna dizilmiştir. 1967’de yine UNFICYP’e rağmen Rumlar, Geçitkale ve Boğaziçi’nde yaşayan Kıbrıslı Türklere saldırıp 26 kişiyi kurşuna dizerek canice öldürdü. Kıbrıs Barış Harekatı’nın ilk günlerinde Alaminyo (Alaminos) köyüne baskın yapan Rumlar, kadın, erkek, yaşlı ve çocukları esir alarak köydeki Rum okuluna hapsettiler. Akabinde yaşları 6 ile 80 arasında değişen tüm erkekleri toplayıp kurşuna dizdi. 21 Temmuz 1974’de Limasol’da yaşayan Türklerden silahsız 26 kişi öldürüldü. 14 Ağustos 1974’de Yunanlılar ve Rumlar Larnaka’da Tockhni (Taşkent) ve Mari (Tatlısu) köyünde yaşayan 89 Türk erkeği öldürerek toplu halde çukura gömdü. Atlılar köyünün Türk ahalisi 14 Ağustos 1974 tarihinde gelen Rumlar tarafından köy dışına çıkarılmış ve elleri bağlanarak kurşuna dizilmişti. Atlılar, Sandallar ve Muratağa köylerinde yaşayan 88 sivil çöplüğe götürülerek önce kurşuna dizilip sonra da yakıldı. 1964 yılından beri adada görev yapan UNFCYP bu olayların hiç birini engelleyememiş, sadece seyirci kalmıştı.
Güvenlik Konseyi’nin 13 Şubat 1975’te her iki taraftan da kayıp şahıslar sorununu çözmek için derhal harekete geçmesini isteyen kararına rağmen, 2004 yılına kadar adım atılamamıştır.
24 Nisan 2004 tarihinde iki tarafta eş zamanlı olarak yapılan referandumlarla halkların onayına sunulan Annan Planı iki toplumlu, iki kesimli federasyon çözümünü içeriyordu. Rum halkının % 75.83’ü bu planı redderken, Türk halkı % 64.91 çoğunlukla plana “evet” demiştir. Böylece BM’nin hatta tüm uluslararası camianın desteklediği ve kabul edilmesini beklediği bu kapsamlı çözüm planı geçersiz hale gelmiştir. Genel Sekreter Annan’ın 28 Mayıs 2004 tarihli raporundan başlayarak, kendisinden sonraki tüm Genel Sekreterler, Kıbrıs Türk tarafına uygulanan gereksiz ekonomik kısıtlamaların kaldırılması gerektiğine işaret etseler de başarılı olamadı ve bu güne kadar kısıtlamalar devam etmektedir.
İki taraf arasında yapılacak ticaretle ilgili Yeşil Hat Tüzüğünün uygulanması konusunda da BM etkili olamadı. Aynı şekilde BM Brahimi Raporunda (2000) BM’nin barışı koruma operasyonlarında tarafsız olması ve tarafların rızasını alması gerektiği vurgulanmasına rağmen, BM, Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk tarafının rızasını almayı reddetmekte ve sadece Rum tarafının onanıyla görev süresini uzatmaktadır.
Sonuç olarak, BM, Kıbrıs sorununa iki tarafın eşit statüsü temelinde bir çözüm bulmak için yararlı ve inandırıcı bir atmosfer yaratmayı başaramadı. Ayrıca Güvenlik Konseyi, eski Genel Sekreter Kofi Annan ve haleflerinin Kıbrıs Türk Halkına dayatılan haksız izolasyonlar ve zarar verici sosyo-ekonomik kısıtlamaları kaldırma çağrısını da uygulatamamıştır ve böylece Genel Sekreterin iyi niyetinin etkinliği de baltalanmıştır.
Emekli büyükelçi, Yrd. Doç. Dr. Hasibe Vehbi Şahoğlu