Libya Ulusal Birlik Hükümeti, Girit’in güneyinde Yunanistan’ın tek taraflı enerji hamlelerine karşı Türkiye ile yeni bir sismik araştırma mutabakatı imzaladı. Anlaşma, bölgedeki güç dengelerini yeniden hareketlendirdi.

Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları üzerindeki jeopolitik gerilim, Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakatla yeni bir boyuta taşındı. Yunanistan’ın Girit’in güneyinde başlattığı tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerine yanıt olarak Libya ve Türkiye stratejik bir karşılık verdi. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Libya Ulusal Petrol Kurumu (NOC) arasında mutabakat zaptı imzalandı.

İstanbul’da imzalanan protokol, Libya açıklarında dört deniz bloğunda sismik arama yapılmasını öngörüyor. TPAO, bu kapsamda 10 bin kilometrelik alanda iki boyutlu sismik veri toplayacak ve bu verileri dokuz ay içinde analiz edecek.Bu iş birliği, Türkiye ile Libya arasında 2019 ve 2022 yıllarında imzalanan deniz yetki alanları ve enerji anlaşmalarının devamı niteliğini taşıyor.
Yunanistan’dan AB’ye Diplomatik Baskı
Yunanistan, mutabakatı “provokatif” olarak nitelendirerek Avrupa Birliği nezdinde itirazlarını yükseltti. Başbakan Kiryakos Miçotakis, Türkiye-Libya anlaşmalarının AB tarafından tanınmadığını hatırlatarak, bu belgelerin uluslararası deniz hukukunu ihlal ettiğini savundu.
Yunan basını, gelişmeyi “gerilimi tırmandıran bir hamle” olarak yorumladı. Kathimerini, Türkiye’nin Libya sahasında dikkatli ama stratejik bir ilerleme kaydettiğini belirtirken, Naftemporiki anlaşmayı “kışkırtıcı” olarak tanımladı. Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına göre, Atina’nın planladığı üst düzey Libya ziyareti iptal edilebilir. Öte yandan Yunan Basını’na yansıyan haberlere göre Atina bölgeye donanma gönderme kararı aldı.

Ankara, “Mavi Vatan”ı Güçlendiriyor
Türkiye ise Libya ile yapılan anlaşmaların uluslararası hukuka uygun ve meşru olduğunu vurguluyor. Dışişleri yetkililerine göre bu tür mutabakatlar, Türkiye’nin kıta sahanlığını koruma ve bölgedeki tek taraflı girişimlere karşı denge kurma politikalarının bir parçası.
Kıbrıs Raporu’na konuşan uzmanlar, bu adımı sadece enerji alanında değil, aynı zamanda diplomatik ve güvenlik boyutları olan çok katmanlı bir stratejik hamle olarak değerlendiriyor. Türkiye, Trablus merkezli hükümete verdiği siyasi desteği de bu tür iş birlikleriyle pekiştiriyor.

Libya’nın Tarihsel Arka Planı
1551’de Osmanlı egemenliğine giren Libya, 361 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kaldı. 1912’de Trablusgarp Savaşı’nın kaybedilmesiyle Libya, İtalya’nın kontrolüne geçti. Yaklaşık 40 yıl İtalyan işgali altında kalan Libya, 1951’de bağımsızlığını kazandı. 1969’da, ülke ordusunun genç subaylarından Muammer El-Kaddafii bir grup subayla birlikte Kral İdris’e karşı bir darbe gerçekleştirdi. Monarşi sona erdirildi ve ülke Muammer Kaddafi liderliğinde farklı bir yönetim yapısına geçti.
2011’deki Arap Baharı dalgasıyla Kaddafi rejimi sona erdi ve Libya, iç savaşın ve dış müdahalelerin gölgesinde siyasi parçalanmaya sürüklendi. Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana ülke, iki rakip yönetim altında bölünmüş durumda: Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi. UMH; Türkiye, Katar ve İtalya gibi aktörlerden destek alırken, Tobruk yönetimi Mısır, BAE, Fransa ve Rusya gibi ülkeler tarafından destekleniyor. Tobruk’un öne çıkan askeri lideri Halife Hafter, Kaddafi rejiminin çökmesinde de önemli bir rol oynamıştı.
Türkiye, Libya’da Nasıl Bir Politika İzliyor?
Türkiye, Libya’daki politikalarını “toprak bütünlüğü, siyasi birlik ve barışçıl çözüm” ilkeleri çerçevesinde yürütüyor. 2019’da UMH ile imzalanan Deniz Yetki Alanları ve Güvenlik İş Birliği Mutabakatı, Ankara’nın Doğu Akdeniz politikalarında önemli bir dönüm noktası oldu.
Trablus ve Misurata’da güçlü diplomatik varlık sürdüren Türkiye, Berlin ve Paris konferansları gibi uluslararası süreçlere aktif katılım sağladı. Enerji anlaşmaları ise bu siyasi angajmanın ekonomik ve stratejik bir uzantısı olarak görülüyor. Son dönemde Ankara, Tobruk hükumetiyle de ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor.