Gazeteci-Yazar İsmail Bozkurt, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üyeliğini Kıbrıs Raporu için kaleme aldı. Çok anlamlı bulduğu bu gelişmenin gelecek için bir umut olduğunun altını çizen Bozkurt, sürecin içselleştirilmesinin önemine dikkat çekti.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ilk ortak oluşumlar, -resmî adı “Türk Dili Konuşan Ülkeler” Zirveleri olan – “Türk” zirveleriyle 1992’de başlamıştı. 3 Ekim 2009’da imzalanan Nahçıvan Anlaşmasıyla dört devlet (Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan) tarafından “Türk Keneşi (Konseyi)” kuruldu. Özbekistan, Keneş’e on yıl sonra 14 Eylül 2019’da katıldı. Türkmenistan, tarafsızlığını neden göstererek oluşumun dışında kaldı.
12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Zirvede, Türk Keneşi adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildi ve Türkmenistan da oluşumda gözlemci üye olarak yer aldı. Macaristan daha 2019’da Keneş’e gözlemci olmuştu, yeni oluşumda da bu statüsü devam etti.

KKTC, hiçbir zirveye çağrılmadığı gibi Türk Keneşi’nin de dışında tutuldu. Buna karşı Türk Devletleri Teşkilatı birinci yılını doldururken, 11 Kasım 2022’de Özbekistan’ın Semerkant kentinde gerçekleşen 9. Türk Zirvesi’nde KKTC, Teşkilat’a “Gözlemci Üye” olarak alınıverdi. Hem de anayasal adıyla, yani “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak!
KKTC, anayasal adıyla “Türk UNESCO’su” olarak da bilinen TÜRKSOY’un da “Gözlemci Üyesi”dir ama bu kültürel bir oluşumur. 1992’de başlayan Türk Birliği oluşturma sürecinin en somut ve işlevsel yapılanması olan TÜRKSOY, kurulduğu günden bu yana Türk halklarının gönül birlikteliğini ve kardeşliğini güçlendirmek, ortak Türk kültürünü gelecek kuşaklara aktarmak ve dünyaya tanıtmak için yoğun çalışmalar yapmakta ve KKTC de bu çalışmalar içinde yer almaktadır.
İslam İşbirliği ile Ekonomik İşbirliği örgütlerinde de gözlemci üyeliğimiz var ama anayasal adımızla değil, Annan Planı’ndaki “Kıbrıs Türk Devleti” adıyla! Bu bakımdan anayasal adıyla yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Türk Devletleri Teşkilatı’na “gözlemci üye” kabul edilmemiz çok önemli bir gelişme/aşamadır.
KKTC’nin “gözlemci üye” olarak yer aldığı
Gazeteci-Yazar İsmail BOZKURT
Türk Devletleri Teşkilatı,
dünyanın güç dengesini
değiştirebilecek potansiyele sahiptir.
KKTC’nin “gözlemci üye” olarak yer aldığı Türk Devletleri Teşkilatı, dünyanın güç dengesini değiştirebilecek potansiyele sahiptir. Asya ile Avrupa, Çin ile Rusya, Rusya ile Asya arasındaki coğrafi konumu ve -başta doğal gaz ile petrol- dünya dengelerinde belirleyiciliği olan doğal kaynakları, bu potansiyelin ilk akla gelenleridir. Buna Karadeniz, Kafkaslar, Orta ve Yakın Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın belirleyici güçlerinden biri olan Türkiye’nin potansiyelini de eklemek gerekir.
KKTC’nin de Türk Devletleri Teşkilatı’na jeo-sratejik getirisi olacağı yani Teşkilat’a güç katacağı açıktır.
Buna karşı iyice biliyoruz ki güç ve çıkara dayalı uluslararası düzen, Türk Devletleri Teşkilatı süreci için ciddî bir sıkıntı ve olumsuzluktur. Küresel ve hatta bölgesel güçlerin, bunun ötesine geçerek uluslararası ilişkilerin gerçeği olan “güç ve çıkar” mücadelesinde kendilerine rakip bir güç olarak ortaya çıkacak bir Türk Devletleri Teşkilatı’ndan rahatsız olmaması eşyanın doğasına terstir.
Tam da bu noktada, gerek toplum gerek ülke gerekse dünya barışına giden yolun, demokrasinin tüm dünyada yaygınlaşmasından geçtiğini unutmamak gerekir. Ayrıca adı ne olursa olsun Türk Birliği’nin kitleler tarafından içselleştirilmesi temel konulardan biridir. İçselleşme ise bireylerin Türk Birliği’nin varlığını günlük yaşamlarında duyumsaması ile olanaklıdır. Avrupa vatandaşlığı, ortak para örneklerinde olduğu gibi AB, göreceli de olsa bunu başarmıştır. Türk Birliği’nin bir üst yapı olarak süregitmesi ve olayın kitleler tarafından içselleşememesi, düşünülebilecek en büyük olumsuzluktur.

Kısaca, Türk Devletleri Teşkilatı’nın temelinde, ortak geçmiş ve bu ortak geçmişten kaynaklanan ortak değerler ile sahip olduğu coğrafi konum ve kaynaklar yanında, hukuk ve demokrasi, bu bağlamda anayasal düzenler (anayasalı devlet yönetimleri), hukuk devletleri, hukukun üstünlüğü, çoğulcu demokrasi, temel hak ve özgürlükler, bireyler arası eşitlik olması, güç ve çıkara dayalı uluslararası düzenin olumsuz etkisini karşılamada önemli bir etken olacağını vurgulamak istiyorum.
Elbette ki “gözlemci üyelik” KKTC için yeterli değildir,
Gazeteci-Yazar İsmail BOZKURT
elbette ki bizi tatmin etmez ama yine de çok anlamlı, “başka” hatta “bambaşka” bir olaydır.
“Çok şey” anlatır.
Gelecek için bir işaret/umut söz konusudur.
Elbette ki “gözlemci üyelik” KKTC için yeterli değildir, elbette ki bizi tatmin etmez ama yine de çok anlamlı, “başka” hatta “bambaşka” bir olaydır. “Çok şey” anlatır. Gelecek için bir işaret/umut söz konusudur. Çok büyük olasılıkla bu olay, ileride tarihçiler tarafından, önemli dönüm noktalarından biri olarak değerlendirilecektir. Ancak sürecin bizim bakımımızdan olumlu yönde gelişmesi, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı ile Teşkilat’a üye devletlerin kardeş halkları tarafından içselleşmesi ile doğru orantılıdır ve yaşamsal önemdedir.
Sonuç olarak, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’nda “gözlemci üye” olarak yer almasını önemsediğimizi bir kez daha vurgulayalım. KKTC, bu gözlemci üyelikten sonra gerçekten bir “başka nokta”dadır ancak içselleşmenin olmaması ve sürecin “tanıma” getirmemesi durumunda, gözlemci üye olduğumuz noktadan geriye düşme olasılığı göz ardı edilmemelidir.