KKTC Kurucu Meclisi üyesi ve Türk Devletleri Teşkilatı KKTC Aksakalı İsmail Bozkurt, Cumhuriyet Meclisi’nde alınan ‘İki Devletli Çözüm’ Kararının siyasi ve hukuki bağlayıcılığını, Kıbrıs Raporu’na değerlendirdi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi, “Kıbrıs Sorununa İki Devletli Çözüm Konusunda Karar Önerisi”ni oyçokluğu ile kabul ederek, Kıbrıs Türk siyasi tarihinde kritik bir eşiği daha geride bıraktı. Meclis’in aldığı bu tarihi karar, federal temelli çözüm arayışlarına resmi ve hukuki zeminde son veren, müzakere pozisyonunu iki egemen eşit devlet modeline kilitleyen bir adım olarak kayıtlara geçti.
- KKTC Kurucu Meclisi üyesi ve Türk Devletleri Teşkilatı KKTC Aksakalı İsmail Bozkurt, Cumhuriyet Meclisi’nde alınan ‘İki Devletli Çözüm’ Kararının siyasi ve hukuki bağlayıcılığını, Kıbrıs Raporu’na değerlendirdi.
- Cumhuriyet Meclisi’nin “İki Devletli Çözüm” kararını kabul etmesi, kuşkusuz Kıbrıs Türk siyasi tarihinde yeni bir dönemin işareti olarak yorumlanıyor. Siz, bu kararı siyasi ve hukuki bakımdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu kararın hukuki ve siyasi bağlayıcılığı açısından nasıl bir değerlendirme yaparsınız? Cumhuriyet Meclisi’nin, federasyon temelli çözüm modelinin gündemden çıkarılmasınıbu kararla güvence altına aldığı söylenebilir mi?
- Söz konusu kararın “Meclis’in değil Hükümetin kararıdır” iddiası nasıl değerlendirilmeli?
- 1983’te KKTC’nin ilanında aktif rol almış biri olarak, aradan geçen 42 yıl sonra alınan bu karar “Bağımsızlık Bildirgesi”nin “federasyon temelli müzakerelere açık olma” ilkesinigeçersiz kılar mı?
- Federal zemininde bir çözüme kapıyı tamamen kapatabilmek içinAnayasal değişikliğe gerek var mıdır?
- Cumhuriyet Meclisi Cumhurbaşkanı’nın “Görüşmecilik Yetkisi”nikısıtlayabilir/sınırlandırabilir mi?
- “Bağımsızlık Bildirgesi” ve “Cumhurbaşkanı’nın görüşmecilik yetkisi” gerekçe gösterilerek, Meclis kararının hilafına bir politika izlenebilir mi?



Kararın siyasi ve hukuki bağlayıcılığını, KKTC’nin kurucu iradesinin önemli bir temsilcisi olan, 1973-1975 yılları arasında Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı yapmış, KKTC Kurucu Meclisi üyesi ve Türk Devletleri Teşkilatı KKTC Aksakalı İsmail Bozkurt ile konuştuk.
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mert Özdeş’e özel açıklamalarda bulunan Bozkurt, Meclis kararının hukuki meşruiyetini tartışılmaz bulurken, kararın seçilecek tüm Cumhurbaşkanları için bağlayıcı olduğunu kesin bir dille ifade etti. Bozkurt, Cumhuriyet Meclisi’nin, Cumhurbaşkanlığı makamının üstünde olduğunu ve Cumhurbaşkanı’nın “Görüşmecilik Yetkisi”nin dahi Meclis tarafından kısıtlanabileceğini net bir şekilde ifade etti.
İşte Mert Özdeş’in, İsmail Bozkurt ile gerçekleştirdiği o özel ropörtaj:
Cumhuriyet Meclisi’nin “İki Devletli Çözüm” kararını kabul etmesi, kuşkusuz Kıbrıs Türk siyasi tarihinde yeni bir dönemin işareti olarak yorumlanıyor. Siz, bu kararı siyasi ve hukuki bakımdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçim ortamında birçok konu gündeme getirilebilir. Görüşlerimin bu gündemin tamamen dışında ve Anayasal çerçeve içinde olduğunu öncelikle belirtmek isterim. Zamanlama ve gereklilik tartışmasına da girmek istemiyorum.
Bu kararın almasında, Meclis yetkisi bakımından hiçbir hukuki sorun bulunmamaktadır. Muhakkak ki Meclis kendi iç tüzüğüne göre hareket etmiştir. Bu Cumhuriyet Meclisi’nin bir takdiridir ve yetkisinde olan bir konudur. Zaten “İki Devletli Çözüm” politikası uzun süreden beri devam eden bir süreçtir. Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu bir politikadır.
Anayasaya göre Cumhurbaşkanı bu konularda doğrudan yetkili değildir ancak yazılı olmayan teamüllere göre (uluslararası camianın da kabul ettiği şekilde) Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türk halkını temsil eder. Ancak Meclis bu politikaya karşı çıkıp karar alabilir ve Cumhurbaşkanı’nı zora sokabilir. Meclis’in böyle bir yetkisi var. Aksi olmadığına göre Meclis, Cumhurbaşkanı’nın bugüne kadar yürüttüğü bu politikasını zımnen onayladı demektir. Sonuç olarak Meclis yetkisi bakımından bir sorun görmüyorum.
Bu kararın hukuki ve siyasi bağlayıcılığı açısından nasıl bir değerlendirme yaparsınız? Cumhuriyet Meclisi’nin, federasyon temelli çözüm modelinin gündemden çıkarılmasını
bu kararla güvence altına aldığı söylenebilir mi?
Gayet tabi. Cumhurbaşkanı böyle bir kararı göz ardı edemez. Meclis’in aldığı bu karar bağlayıcıdır. Seçilecek Cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu kararı değiştiremez. Nasıl değiştirilebilir? Yeni bir Meclis ile oluşacak yeni bir çoğunluğun alacağı kararla…

Söz konusu kararın “Meclis’in değil Hükümetin kararıdır” iddiası nasıl değerlendirilmeli?
Meclis’te görüşülen çoğu yasa tasarıları da hükümetin önerisi ile gündeme gelir ve onaylanır. Meclis onayladığı andan itibaren karar Meclis karardır.
Elbette ki meşruiyet tartışması açılabilir. Demokratik meşruiyet insanların değerlendirmesine bağlıdır. Dolayısıyla seçilmiş bir Meclis ya da güven oyu alan bir Hükümetin bile demokratik meşruiyeti tartışma konusu yapılabilir ancak hukuki meşruiyet başka bir şeydir.

1983’te KKTC’nin ilanında aktif rol almış biri olarak, aradan geçen 42 yıl sonra alınan bu karar “Bağımsızlık Bildirgesi”nin “federasyon temelli müzakerelere açık olma” ilkesini
geçersiz kılar mı?
“Bağımsızlık Bildirgesi” Anayasanın bir parçasıdır. Meclis’ten geçen karar bu gerçekliği değiştirmediği gibi, Bağımsızlık Bildirgesi de bu kararın önünde bir engel teşkil etmez. Bir başka ifade ile “Meclis”in yeni bir politika saptamasını engellemez.
Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki “Federasyon” konusu bir niyet ifadesidir, bağlayıcılığı bulunmaz. Bir niyet beyanıdır sadece. Bildirge’deki ifade çok açıktır. “Tek yol Federasyondur” diye bir beyan yoktur. Zira bu niyetin gerçekleşmesi de tek başınıza sizin elinizde değildir.
Devlet, “ben bağımsızlığımı ilan ediyorum ancak anlaşabilirsek Federal çözüme de açığım” demektedir. Aradan geçen bunca yılın ardından Meclis’in böyle bir tavır alması “Bağımsızlık Bildirgesi”ni ortadan kaldırmaz.


Federal zemininde bir çözüme kapıyı tamamen kapatabilmek için
Anayasal değişikliğe gerek var mıdır?
Anayasal bir değişikliğe gerek yoktur. Toplumun iradesini zaten Meclis temsil ediyor. Arzu edilirse bir konu için referanduma da gidilebilir. Yeni Cumhurbaşkanı “bu kararı tanımıyorum” diyemez. Bu hukuki bir sorun oluşturur. Ancak bunun kaldırılması için bir takım çalışmalar yürütebilir. Meclisi ikna etme yoluna gidebilir yada erken seçimi zorlar. Erken seçim ile yeni bir iade oluşursa bu iradenin kendi politikasını desteklemesini sağlayabilir.

Cumhuriyet Meclisi Cumhurbaşkanı’nın “Görüşmecilik Yetkisi”ni
kısıtlayabilir/sınırlandırabilir mi?
Cumhurbaşkanı, bu yetkisini yazılı olmayan bir gelenekten alır. BM’nin uygulamasından alır. “Cumhurbaşkanı görüşmecidir” şeklinde anayasal/yasal bir kural yoktur. Bu konuda yasal bir zemin de yok. Tamimiyle uluslararası camianın uygulamasından kaynaklanan bir uygulamadır. Bugüne kadar Cumhuriyet Meclisi de zımnen bunu kabul eder.
Ancak Meclis çoğunluğu, Cumhurbaşkanı’nın yürüttüğü politikanın doğru olmadığına karar verirse, elbette ki Anayasal açıdan gerekli prosedür yerine getirilerek Cumhurbaşkanı’nın yetkilerine sınırlama getirilebilir. Rahmetli Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş zamanında bile Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kısıtlamak için bazı girişimler olmuştu.
Sonuçta, Cumhurbaşkanı’nın Meclis kararını göz ardı etmesi mümkün değildir.
Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin her türlü sonucun önce Cumhuriyet Meclisi ardından da Referandum’dan geçmesi gerekir. Cumhurbaşkanı “Ben yaptım oldu” diyemez.

“Bağımsızlık Bildirgesi” ve “Cumhurbaşkanı’nın görüşmecilik yetkisi” gerekçe gösterilerek, Meclis kararının hilafına bir politika izlenebilir mi?
Meclis çoğunluğu kararında ısrarlı ise Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında büyük bir sorun yaşanır. Cumhuriyet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı üzerindedir. Cumhuriyet Meclisi ile Cumhurbaşkanı arasında bir anlaşmazlık durumunda Meclis, bazı kararlar alabilir. Cumhurbaşkanı’nın bütçesini bile kısıtlanabilir.
Cumhurbaşkanı temsili yetkilidir, icranın bir parçasıdır. Devleti temsil eder ama anayasa Cumhurbaşkanına sınırsız yetki vermez. Başkanlık sistemi yoktur bizde. Parlamenter sistem çerçevesinde yetkilerini kullanabilir. Cumhurbaşkanına görüşmecilik yetkisi verildi diye bu konuda sınırsız yetkiye sahip değildir. Hiçbir şekilde Meclis’in önüne de geçemez, Meclis yetkilerini tek başına kullanamaz. , Bu tartışmalar rahmetlik Denktaş döneminde de yapıldı. Zaman zaman Meclis’te eğer çoğunluk sağlanmış olsaydı Denktaş’ı bağlayıcı karar alınabilirdi


