Gazeteci-Yazar Efdal Keser’in kaleminden…
Doğduğumuz andan başlayarak ölene kadar hayatımız ile ilişkili ve değişmeyecek tek gerçekliktir zaman. Bu konuya kafa yoranlar zamanı, ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem, uzaysal boyutu olmayan bir süreklilik olarak tanımlarlar. Zaman ile ilişkilendirdiğimiz birçok deyim vardır. En yaygını da galiba onlarca yıllık zaman diliminin bir gözü açıp kapamakla eşdeğer tutulmasıdır. Neyse ben zamanın kendisiyle değil, bu sürecin yarattığı değişikliklerden söz etmek istiyorum.
Zaman gerçekten çok hızlı akıp gidiyor. Dakikalar, saatler, günler, haftalar aylar derken yılların nasıl geçtiğinin farkında olmayız. Bir bakmışız ki sokakta pirili, tarlalarda futbol ve lingiri oynadığımız; kızların bez bebekleri ile vakit geçirdikleri, çoklu ailelerde komşuculuk oynanan o muhteşem çocukluğumuz onlarca yıl geride kalmış ama sanki dün gibi. Peki, zaman kavramanın içine sığdırdıklarımıza ne demeli? Çocukluk aşklarımız, gençlik heyecanlarımız, büyük sevdalarımız, özlemlerimiz, sevinçlerimiz, hüzünlerimiz, hayal kırıklıklarımız ve beklentilerimiz… Hepsi ama daha fazlası hep bu kızmalı mıyız yoksa minnet mi duymalıyız diye bilemediğim zaman kavramı içinde değil mi?
Zaman her şeyin ilacıdır desek de galiba bu çok da doğru değil. Ancak kişilerin, toplumların, devletlerin zaman içinde değişime uğraması bir gerçekliktir. Geçmiş zamanı düşündüğümüzde bazı olayları anımsarız hayatımızda önemli yer tuttuğu için. Siyasette, Devlet yönetiminde de zaman içinde bazı şeyler değişiyor. Mesela yıllarca ülkenin en azılı solcusu diye anılan kişilerin, zaman ilerledikçe sağın da sağında olduğuna tanık oluyoruz. Bunun tam tersini söylemek de mümkün. Yıllarca sağ cenapta yer alan kişiler, bir bakmışız ki sol bir partiden Milletvekili adayı. Siyasetle ilgili devam edecek olursak, zaman öyle bir süreç ki ülkedeki gelişmeleri kendince yorumlayan siyasi yelpazenin en solundaki veya sağın en sağındaki kişiler bir bakmışsınız ki merkezde.
Mesela Annan Planı dönemini hatırlıyorum da o süreçte kendilerini yelpazenin sağında görenlerin binlercesi Plan’a ‘evet’ demişti. Tam tersi bir düşünce yapısı içinde olanlar da vardı elbette. Geçmiş zamanla ilgili anımsadıklarımı yazmaya başlamışken, o süreçte Türkiye’de Annan Planı’nın hayata geçirilmesini isteyen bir yönetim vardı ve KKTC’de ‘evet’ çıkması için çok çaba harcamıştı. Rum siyasi partilerinden AKEL’in Annan Planı’na ‘evet’ demesini beklerken ‘hayır’ dediği de geçmiş zaman içinde hatırladıklarımız arasında. Sözü şuna getirmeye çalışıyorum: O zaman diliminde KKTC ve Türkiye’deki yöneticilerin menfaatleri çakışıyordu ve birlikte hareket ediliyordu. Ama zaman ilerledikçe ne oldu? Görüşler değişti, siyaset farklı bir boyuta evirildi ve Devlet politikaları da farklılaştı. Şu var ki zaman içinde ne yapılanlar ne de söylenenler unutulur.
Zamanın yarattığı marifetleri çoğaltmak elbette mümkün. Çünkü insanoğlunun düşünceleri sürekli değişiyor. Bu düşünce değişimi kimi zaman toplumlara, ülkelere yarar sağlar; kimi zaman ise sağladığı yarardan çok zararı dokunur. Örneğin, zaman ilerledikçe teknoloji gelişiyor diye seviniyoruz ama gelişen teknolojinin dünyanın canına okuduğunun da farkındasınız değil mi? “Zaman bilgisayar dönemidir” diyerek savunma adı altında insanları öldürmek için son teknoloji ile donatılmış silahlar üretiliyor. Zaman öyle bir dönem ki bu her biri bir cinayet aracı olan silahlar büyük devletlerin oyuncağı haline geldi. Daha dün dost görünen ülkeler, silah tüccarı devletlerin oyununa gelerek insanlarının ölmesine göz yumuyor.
Zaman ile ilgili yazacak o kadar çok şey var ki. Mesela artık o eski dostluklar kalmadı. İnsanların bir birlerine yardımları, sevgi ve saygı tükendi. O eski birlik ve beraberlik yerini bölünmüşlüklere bıraktı ve bir zaman geldiğinde bunların da yerini başka şeyler alacak. Daha iyileri olur belki. Neyse, başka bir köşe yazımızda bu konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunuruz yine. İnsanlık zaman kavramı içinde savruluyor. İyilerle kötülerin ayırımını yapmak zaman geçtikçe zorlaşıyor. Çünkü genel kanı bunu kabul etmek istemesem de güçlünün haklı olduğudur. Değişen, gelişen ve farklılıkların artmaya başladığı bu zamanda kişilerin görüşleri, yaşam biçimleri de değişiyor. Ama sanırım en önemlisi zaman değişse de kişilerin var olan karakterlerini koruyabilmeleridir.
Yeniden görüşmek dileğiyle; düşünün, konuşun, kararsız ve sevgisiz kalmayın.