KKTC’de yabancıların gayrimenkul alımları ve özellikle Yahudi kökenli işinsanlarının son yıllarda ülkeye giderek artan ilgisini değerlendiren (E) Kurmay Albay Orhan Güçlü, milli irade ve beka uyarısında bulundu.
Bu konuda yoğun bir yayın var, bir kısmı da abartı veya belli bir istatistiğe dayanmayan söylemler. Bir kısmı da İsrail devletinin Filistin’de kurulma sürecinden çıkarım yaparak endişe içerisinde öngörü ile yazılanlar…
Sektörün içerisinden biri ve güvenlik bürokrasisinden kaynaklanan geçmiş tecrübelerimi harmanlayarak analizimi yapayım…
Öncelikle, sağlıklı ve akıllı düşünme zamanı. Sapı samanı bir birine karıştırmadan tavır belirleyip hareket etmek gerekir. Sayın Başbakanın açıklamalarına göre yabancıya mülk satışı oranı endişe edilecek seviyede değilmiş… İstatistiki verileri ve bölgelere göre dağılımın ne olduğunun kayıtlarının tutulduğunu kimin nereden mülk aldığını, bunların güvenlik soruşturmalarının yapıldığını ve Bakanlar Kurulunun izin verdiğini bilelim. İstismar yada bir yanlışlık ortaya çıkarsa aynı Bakanlar Kurulunun verilen izni kaldırabileceğini de bilmemizde fayda var. Yani İRADE KKTC DEVLETİNDEDİR…
Konuya ekonomik hacmin genişlemesi, piyasanın canlanması ihracat ve sermaye girişi açısından baktığımızda bu durumdan memnun olmak gerek, zira inşaat sektörü lokomotif bir sektördür ve 72 ayrı girdisi ile birçok alt sektörü ve yaşam başladıktan sonra oluşturduğu tüketim ile tüm sektörleri besler.
Ülkemizde konut almayı tercih eden yabancıları motive eden faktörlerin başında ülkeye duyulan güven ve Doğu Akdeniz çanağındaki en ucuz ülke olmamız başta gelmektedir. Buna ilave iklim şartları, ülkenin hemen hiç bir ülkeye vize uygulamaması, yatırım güvenliği ve özgürlük ortamıdır… Bu değerleri bilelim ve sahip çıkmaya devam edelim.
Bu olumlu paragrafı yazdıktan sonra AMA vurgusu ile bu sektörü istismar ile hukukun arkasından dolaşarak haksız bir şekilde yabancıların MÜLK EDİNME SINIRLAMALARINI DELEN ve BU ALANDA TİCARET YAPAN YABANCILAR konularına dikkat çekmek isterim. Kıbrıs için “FİLİSTİN OLUR MUYUZ?” sorusuna ise en sonunda değineyim…
Yabancıların Mülk Alım Sınırlamasını Kimler Deliyor?
1. Bu konuda en büyün yardım ve yatakçılık yapan, EMANETÇİLER’dir. KKTC vatandaşı olan emanetçiler kendilerini kullandırarak, yabancıya arazi satışı sınırlamalarının delinmesini sağlıyorlar. Bunu şöyle yapıyorlar, Şahıs olarak üzerlerine ya da %51 hakim hissesi kendilerinde olan bir yatırım şirketi ile yasanın delinmesini sağlıyorlar… Bu noktada hukukçularımıza iş çıkıyor, birincil hukuk hangisidir, “ Yabancılara mülk alım sınırlamaları mı? Bakanlar kurulu kararı ile izin verilmesi süreci varken EMANETÇİLER ÜZERİNDEN bu sürecin delinmesi mi?“
Bu konuda geçmişe yönelik de olmak üzere yasaların delinmesi ile ilgili kuvvetli bir devlet iradesi ile bir hesap sorma yasası çıkarma ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Belki de ihtiyaç bile yoktur. Karar vericilerin, halen almadılarsa BAŞSAVCIKIKTAN BİR GÖRÜŞ sormalarını öneririm.
EMANETÇİLER’e özellikle yasal tedbir alınmalıdır. İlk soru “NEREDEN BULDUN NASIL MAL EDİNDİN?” sorusu olmalıdır. Sanırım bu konu ile sınırlı bir çalışmaya yasal zemin sıkıntısı yoktur. Böyle bir çalışmanın ucu milletvekilinden, bürokrat ve başta avukatlık mesleğini icra edenler arasındakiler olmak üzere çoğu kişiye ucunun dokunacağından eminim. Haliyle kararlı olup bu kangrenin temizlenmesi hukuk devleti haline gelmemiz açısından bir sınav niteliğindedir… Bağımsız medya organları da bu konuya, arınmaya destek vermesi gerekir…
2. Yine EMANETÇİLER üzerinden müteahhitlik hizmetlerinin icrasında yabancıların faaliyet göstermeleridir. Sektörde kontrollerin artırılması ve şikayet mekanizmasının çalıştırılması önemli. Ticareti İranlı, Rus, İsrailli yapar oldu haliyle kimsenin kulağının üzerine yatmaması gerekir kanaatindeyim. Haliyle yabancı elde ettiği kazançları yurt dışına çıkardığından bu ülkenin rantı ülkede kalmamaktadır ve yerli esnaf müteahhit (Müteahhitlik şirketlerinde hisseler %100 vatandaşta olmak durumundadır.) mağdur olmaktadır. Bu konudaki korumacılık yasalarını YİNE EMANETÇİLER delmektedir.
3. Diğer bir husus ise kayıt dışı kaçak emlakçılardır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde emlakçılık ciddi yasalarla ve eğitimlerle yapılan bir iştir ve güvenli ticaretin temelidir ve EMLAKÇILARIN SORUMLULUKLARI vardır. Ülkemizde önüne gelen emlakçı ve komisyoncudur. %5- 20 arasında komisyonla çalışır ve işini ciddi yapanları tenzih ederim, vergi vermez fatura kesmez, müşteri ile ilgisi satışı yapana kadardır ve bir kısmı güven ilişkisini istismar eder. Fakat vatandaş herkesin dışında İranlısından Rus ve Ukraynalısına ülkede kaçak yada bir uyduruk çalışma izni ile kalan yabancıların da yaygın bir şekilde emlakçılık yapmalarıdır. Amiyane tabirle, yolgeçen hanı gibi bir durum var bu sektörde. ABD’deki emlakçılık sektörü düzenlemelerinin kopyala yapıştır yöntemi ile ülkemize uyarlanmasını öneririm, en önemlisi de DENETLEME ile sorunun çözülebileceğinin bilinmesine rağmen bir mekanizma kurulmamasıdır.
4. KKTC’de İsrail Devleti Kurulur mu? CEVAP; HAYIR! Baştan kestirip arayım, kanaatimi belirteyim. Filistin ile Kıbrıs’ın hiç bir benzerliği, coğrafi demografik ve yönetimsel şartlar ve egemenlik açısından yoktur. Kıbrıs’ta bir İSRAİL kurulacağı aşamaya gelinmiş ise adada tek TÜRK kalmamış demektir ki eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. YAHUDİ devletinin Filistin’de oluşumu DİNİ ÜLKÜLERİ VE İNANÇLARINDAN kaynaklanmaktadır.
İsrail bir din devletidir ve dış politikasını dini ülküleri yönlendirmektedir. İngiliz dışişleri bakanı BALFOUR’un 1917 deklarasyonu ile daha önce Kıbrıs, Arjantin vs.de Yahudilerin bir yurt edinmeleri ve kendi devletlerini kurup yaşamaları tekliflerine önceden yedinci Siyonist kongrede aldıkları bir karar ile FİLİSTİN hariç tüm seçeneklere kapalı olduklarını ilan etmeleri ve neticede 1948’de vadedilmiş topraklar diye niteledikleri Filistin’de devlet kurmuş olmaları tabloyu ortaya koymaktadır.
Kıbrıs, İsrailliler için Bir Arka Bahçedir…
Onların bakış açısı ile söylüyorum. Burayı güvenli bir liman, Ortadoğu’dan çıkacak topyekûn bir çatışmada, sivilleri hasta ve yaralıları nakledecekleri güvenli bir alan olarak görmektedirler, (askeri tabirle menzil sahası) zira İsrail’in muharebe derinliği yoktur, arkası denizdir. Hızlı ve acil tahliye yeri olarak Kıbrıs’ı ve özellikle de ucuz ve rahat çalışma ortamı elde ettikleri için KKTC’yi tercih etmişlerdir.
Karpaz’daki Yatırımlara Dikkat Edilmeli
İsrail sermayesinin tek kalemde en büyük yatırımı olan Karpaz yarımadasının kuzeyindeki marinayı yukardaki paragraftaki analiz ışığında ele almak ve kulağınıza küpe olmasını sağlamanızı öneririm.
Bu marina, ticari ve ekonomik getirisi olan yatırımın geri dönüşü açısından en kötü bir yatırımdır ki yatırımı tamamlamamışlar ve iş takipçiliğini yapanlar ile hükümete 99 yıllık kira kontratı baskısı yapmışlardır ki bu mülkiyet yolunu açabilecek bir taleptir. Diğer bir husus ise dünyadaki pek çok marinada sahil güvenlik gemilerinin bir yeri vardır ve bir köşede olmaları hem ihtiyacı karşılar ve hem de prestijdir.
KKTC GKK’nın bu ihtiyacı için yapılan görüşmelere ayak diremişler ve marinada “ASKER İSTEMİYORUZ” cümlesini, İsrail ordusunda o zaman Üsteğmen olduğunu öğrendiğimiz bayan yüzümüze karşı ifade etmekten çekinmemiştir.
Güvenlik güçlerinin ihtiyacı olan ve askeri bürokrasinin talebi maalesef gerçekleşememiştir. Buradaki en büyük sebep KKTC dahilinde ve Türkiye üzerinde çok etkin lobi yapabilme kabiliyetleri olmuştur ve zamanın önemli yetkililerinden biri asker karşıtlığı ve İsrail yatırımlarının savunulmasına soyunması soyunmuş, görüşmeciler hakkında şikayet ve iftiralar yapmaktan ve bu minvalde çalışmaktan çekinmemiştir.
Bu marina aynı zamanda ülkeye giriş kapısı haline gelmiştir ki olmaz ise olmaz isteklerinin başında geliyordu. Hatta gelecek vatandaşlarına refakat için İsrailli silahlı güvenlik görevlilerinin eşlik etmesine kadar neler neler…
Bu MARİNA YATIRIMI ve YAPILAN TALEPLER İLE DESTEKÇİLERİ anektodu gösteriyor ki FİLİSTİN OLMAMAK için uyanık olmamız gerekiyor. Bilinçli ve akıllı hareket etmek gerekiyor ki GAYRİ MENKUL VE EMLAK SEKTÖRÜNÜN küçücük bir ülke için ne kadar STRATEJİK olduğunu ve her bir noktada MİLLİ İRADE VE BEKA açısından kontrolü kaçırmamamız gerektiğinin farkında olalım…
Orhan GÜÇLÜ
(E) Kur. Alb.
İş insanı