Prof. Dr. Işıksal Yazdı: 50. Yılında Barış Harekatı ve Kıbrıs Türkünün Geleceği

Hüseyin Işıksal
Görüntülemeler
8 dk okuma süresi
Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi

Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal,  Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. Yıl dönümünde Kıbrıs Türk Halkı’nın varoluş mücadelesini ve gelecek vizyonunu anlatıyor. Geçmişten bugüne bir halkın onurlu direnişi ve bağımsızlık kararlılığı üzerine çarpıcı bir analiz.

20 Temmuz 1974, Kıbrıs Türk Halkı için tarihi bir dönüm noktasıdır. Kıbrıslı Rumlar tarafından 11 yıldır süren soykırım teşebbüslerinin son bulduğu ve varoluşumuzun garanti altına alındığı bugün aynı zamanda Anavatanımız Türkiye’nin Ada’daki etkin ve fiili garantisinin tam olarak uygulandığı ve dünyadaki en önemli şey olan güvenliğinin Kıbrıs Türkleri adına sağlandığı gün.

Günümüzde özellikle Gazze ve Ukrayna’da yaşanan son olayların bir kez daha gösterdiği ve her kesimin artık üzerinde uzlaştığı üzere, halkların güvenliği sağlanmadan yaşamın başka hiçbir yönüne yönelme ihtimalleri yoktur. Bir başka ifade ile güvenlik sağlanmadan halklar ne siyasete ne ekonomik yaşama ne de kültürel-sanatsal-sportif aktivitelere odaklanabilir. 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk Halkı ilk kez kendi bölgesinde, kendi iç yapısını düzenleyerek bir bütün olarak yaşama ve gerçek anlamda bir halk olma şansı yakaladı.

Ad image

Mutlu Barış Harekatı’nın 50. yıldönümünü başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Anavatanımızdan gelen en üst düzey misafirlerimizle birlikte kutluyor olmamız ve bu sevinci hep birlikte paylaşıyor olmamız bizim için ayrı bir mutluluk. Anavatanımız Türkiye, Kıbrıs Türkünün ve KKTC’nin her zaman en büyük destekleyicisi olmuş ve yalnız olmadığımızı tüm dünyaya göstermiştir.  

Kıbrıs Türk Halkı, dünyada eşi benzeri ender görülen onurlu bir varoluş mücadelesi ve eşsiz fedakarlıklarla bugünlere gelmiştir. Bu mücadelenin iyi bilinmesi ve genç nesillere aktarılması hayati önem taşımaktadır. KKTC’nin geleceğe daha emin adımlarla yürüyebilmesi için geçmişten bu yana yaşananların muhasebesi doğru yapılmalıdır. Kıbrıs Türk Halkının bu noktaya gelmesi hiç de kolay olmamıştır. Kurucusu ve eşit ortağı olduğumuz 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden, 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla silah zoruyla çıkarılmamızın ardından, her türlü soykırım girişimine göğüs gererek karanlık 11 yıl boyunca Ada’nın yüzde üçlük bir bölümüne tekabül eden, birbiriyle sınırı ve iletişimi olmayan ve sürekli kuşatma altında bulunan bölgelerde yaşamak zorunda bırakıldık.

Birleşmiş Milletler kayıtlarında da yer aldığı üzere, bu mezalim neticesinde 103 Türk köyü yakılıp yıkıldı. 35 bini aşkın Kıbrıs Türkü göçmen durumuna düşürüldü. Elektriksiz, susuz, hiçbir devlet geliri almadan ayakta kalmaya zorlanan Kıbrıs Türk Halkı, bu şartlarda bile Rum egemenliği altına girmeyi kabul etmedi ve kendi yönetimlerini kurdu. 1964’te Genel Komite, 1967’de Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi ve 1974’te kurulan Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’nin ardından 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ve nihayetinde de 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurduk.

Ad image

Milli mücadele liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın da sık sık vurguladıkları gibi bir halkın ulaşabileceği en yüce ve en onurlu mertebe, bağımsız-egemen bir devlete sahip olmasıdır. Dünyada devlet olmak isteyen ancak bunu başaramamış ve bunun neticesinde hala büyük acılar çeken pek çok halkı gördüğümüzde, tam teşekküllü kurum ve kuruluşlara sahip olan KKTC’nin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Her zaman vurguladığım gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı için sadece toprak ve vatan değil, aynı zamanda bir kimlik ve yuvadır. KKTC ortadan kalktığı andan itibaren ne vatanımız, ne kimliğimiz, ne de yuvamız kalır.

2004 Annan Planı Referandumu sonuçları ve 2017 Crans-Montana görüşmelerinde Türk tarafının verdiği tüm tavizlere rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tutumunu devam ettirmesi, Kıbrıs’ta iki bölgeli ve iki kesimli federal bir çözümün artık tüketilmiş olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Crans-Montana görüşmeleri öncesi zaten o dönemki Kıbrıs Türk liderliği bile bunun son deneme olduğunu tüm dünyaya ilan etmişti. Crans-Montana görüşmelerinin başarısızlığı iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüm modelinin de anıtsal çöküşünün simgesi olarak tarihteki yerini almıştır.  

Rum tarafının federal temele dayalı bir anlaşmadan anladığı şey, Kıbrıs Türk Halkını, kurucu ortağı olduğu ve özden gelen eşitliğimiz üzerine kurulan ‘1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla attıktan sonra bir “Helen” devletine dönüşen sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne azınlık olarak yamalamak, “sıfır asker, sıfır garanti” prensipleri doğrultusunda Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve böylelikle, Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırarak nihai siyasi hedeflerine ulaşmaktır. 60 yılı aşkın süredir devam eden başarısız müzakere süreçlerinin ispatladığı en önemli nokta, Rum Yönetimi’nin işgal ettikleri ancak uluslararası kamuoyu tarafından tanınan sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne hakim olmanın getirdiği haksız ve sanal statü ile bu siyasetlerinden asla vazgeçmeyecek olmalarıdır.

Ad image

60 yılı aşkın süredir devam eden başarısız müzakere süreçlerinin ispatladığı en önemli nokta, Rum Yönetimi’nin işgal ettikleri ancak uluslararası kamuoyu tarafından tanınan sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne hakim olmanın getirdiği haksız ve sanal statü ile bu siyasetlerinden asla vazgeçmeyecek olmalarıdır.

Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi

Bütün bu gerçekler; kanlı bir geçmişi, farklı dil, din, kimlik, kültür ve yaşam tarzı olan (üstelik kurdukları ortak Cumhuriyet ancak ve ancak 3 yıl yaşayabilmiş) Ada’daki Türk ve Rum halklarının federal bir çözümle bir arada yaşamayacaklarını ve zorlama bir antlaşma ile bu sağlansa bile bunun uzun soluklu olamayacağını göstermektedir. Kıbrıs’ta artık hangi çözüm modelinin çalışmayacak olduğu belli olmuştur. Başarısızlığı defaten ispatlanmış, ölmüş ve gömülmüş federal zeminde ısrar etmek ancak ve ancak Kıbrıs Türk Halkını ambargo ve izolasyonlara mahkum eden statükonun sürdürülmesi anlamına gelecektir.

ıbrıs’ta artık hangi çözüm modelinin çalışmayacak olduğu belli olmuştur. Başarısızlığı defaten ispatlanmış, ölmüş ve gömülmüş federal zeminde ısrar etmek ancak ve ancak Kıbrıs Türk Halkını ambargo ve izolasyonlara mahkum eden statükonun sürdürülmesi anlamına gelecektir.

Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi

Kıbrıs Ada’sında birbirinden farklı ve yarım asırdır ayrışmış, kendi kurumları, yasama, yürütme ve yargı organları olan iki ayrı Devlet vardır. Kıbrıs’ta adil, sürdürülebilir ve kalıcı bir çözüm ancak ve ancak Ada’daki gerçeklere dayanan, iki egemen halkın uluslararası antlaşmalar uyarınca kabul görülen müktesep eşitliğinin uluslararası statülerine yansımasıyla olabilir. Bu da şu an halihazırda var olan “iki devlet” gerçeğiyle ve bir tarafın diğer tarafa egemenliğini zorla kabul ettirmeyecek düzenlemelerle mümkündür.

İşte bu nedenlerden dolayı Cumhurbaşkanı Ersin Tatar seçildiği ilk günden itibaren savunduğu ve her zaman arkasında durduğu “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü”ye dayanan yeni çözüm vizyonunu Cenevre’de BM ve ilgili tüm taraflar nezdinde kayda geçirerek Kıbrıs’ta yeni bir dönemin kapısını açmıştır. Kıbrıs Türk tarafının bu yeni ve olumlu adımı karşılık bulmazsa, bağımsızlığından, egemenliğinden, devletinden ve Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden asla vazgeçmeyecek olan Kıbrıs Türk Halkı, emin adımlarla yoluna devam edecektir.

Bir başka ifade ile – hiçbir şüphem yoktur ki – tüm insanlık dışı izolasyon ve ambargolara karşı dizlerinin üzerine çöktürülemeyen mücahit Kıbrıs Türk Halkı, yeni dönemde de üzerine düşeni yapacak ve mücadelesinin, bağımsızlığının, egemenliğinin, gururunun, onurunun ve geleceğinin simgesi, şehitlerimizin yadigarı olan yuvamız, kimliğimiz ve vatanımız KKTC’yi sonsuza kadar yaşatmaya devam edecektir. Bizlere düşen görev atalarımızdan devraldığımız ve neferi olduğumuz bu kutsal davaya layıkıyla sahip çıkarak yeni nesillere aktarmaktır.

Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi

Yazıyı paylaş
Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı ve Müzakere Heyeti Üyesi 1977 Gazimağusa doğumludur. Orta öğrenimini Türk Maarif Kolejinde tamamladıktan sonra 1998 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Yüksek Şeref Derecesi ile mezun oldu. Aynı yıl British Council tarafından verilen ‘Chevening of Cyprus’ bursunu kazanarak 2000 yılında İngiltere’de University of Warwick Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümünden’den Yüksek Lisans Derecesini aldı. Birinci doktora derecesini İngiltere’de University of Keele Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümünden 2009 yılında “Asimetrik Müzakereler: Çifte Standartlı Uluslararası Sistem ve Türkiye - Avrupa Birliği İlişkileri” başlıklı teziyle tamamladı. Daha sonra 2000 yılında başlayıp ara verdiği Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden “Ortadoğu’nun Bağımlı Hale Getirilmesi: Cemal Abdül Nasır'ın Mısır'ı ve Saddam Hüseyin'in Irak'ı” başlıklı doktora teziyle ikinci doktora derecesini aldı. 2016 yılından itibaren Yakın Doğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyeliği ve 2018-2020 yılları arası aynı üniversitenin YÖDAK Uluslararası İlişkiler Planlama ve Koordinasyon Kurulu Temsilcisi olarak görev yapmıştır. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı Müzakere Danışma Kurulu üyesi ve 2018 yılında KKTC Başbakanlığı tarafından oluşturan Kapalı Maraş Komisyonunda görev almıştır. 2020 Aralık ayından itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı, Müzakere Heyeti Üyesi ve Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanlığı görevlerine atanmıştır. Prof. Dr. Hüseyin Işıksal evli ve 2 erkek çocuk babasıdır.
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir