New York: Çöküş mü Yeni Bir Başlangıç mı?

Aziz Karaaziz
Aziz Karaaziz - Gazeteci
Görüntülemeler
3 dk okuma süresi

New York zirvesi öncesi müzakere masasına dönüş çağrısı yapılırken, hangi şartlarla, kim için ve ne pahasına soruları yanıtsız. Holguin’in sonuçsuz kalan son ziyareti, Rum tarafında yükselen koşullu söylemler ve Türk tarafındaki temkinli beklentiler; diplomasi sahnesini puslu bir tabloya çeviriyor. Gazeteci Aziz Karaaziz, soruyor: Gerçek bir başlangıcın eşiğinde miyiz, yoksa kontrollü bir çöküş mü hazırlanıyor?

Kıbrıs’ta görev yapan BM yetkilileri bir süre sonra bizden birisi oluveriyorlar.
Bizden birisi derken bunu sakın ha taraf olmak şeklinde algılamayınız.
Tam bir Kıbrıslı oluyorlar.
Karakterleri evrim geçiriyor.
En katısı bile bu şekle dönüşüveriyor.

Genelde basından diğer arkadaşların yaptığı gibi ben de göreve yeni başlayanlarla temasa geçtiğimde işler onların kurallarıyla başlıyorum.
Zamanla değişim kendisini göstermeye başlıyor.
İlk zamanlar ağzından kerpetenle laf aldığın kişiler bir anda sormadan konuşmaya, anlatmaya başlıyorlar.
Tabii ki tüm konuşulanların “off the record” kalması şartıyla.
Bu da bir güven meselesidir.
Kişiye göre değişir.
Ama bu konuda hiç sorun yaşamamış ve hiç sorun yaşatmamış birisiyim.
Belki de giden görevli bunu yeni gelene de aktarmaktadır.
“şuna dikkat et, şuna güvenebilirsin” şeklinde bir liste mutlaka yeni gelene aktarılıyor diye düşünmekteyim.
Uzatmayalım…

Yine böylesi bir sohbet ortamında doğal olarak söz geldi ve Kıbrıs konusuna dayandı.
Holguin’in son ziyaretini konuştuk.
Özetle şunu söyleyebilirim ki, Holguin’in son ziyareti çok da “verimli” geçmedi.
Hedefler tutturulamadı.
New York’a hedeflerden şaşılmış olarak gidilecek.
Ama bu hedefler elbette kapılar konusu değil.
Her ne kadar da Cumhurbaşkanı Tatar açıklamalarında sürekli kapılardan bahsediyor olsa da, BM’nin esas gündemi bir müzakere masasının yeniden ve yeni koşullarla kurulmasıdır.
Bu noktada “yeni koşullar” dikkat edilmesi gereken bir ifade.
Hangi yeni koşullar..?
İşte bu tam olarak söylenmiyor.
Ve söylenmiyor olması da ciddi bir sıkıntı yaratıyor.
Bu sıkıntı sadece Türk tarafında değil Rum tarafında da mevcut.

Günün sonunda ortaya her iki tarafın da güven duymadığı bir durum çıktı.
Rum tarafı daha düne kadar koşulsuz olarak masaya oturmaya hazır olduğunu dile getirmekteydi.
Ancak şimdilerde “masaya oturalım” derken şartlar ve koşullar da dile getirilmekte.
Peki ne olacak..?
Taraflar New York’a elleri boş gidip yine elleri boş olarak mı dönecekler..?
Bu sorunun cevabı bir tahminden öteye geçmez.

Ancak kesin olan şudur ki:
Ellerin boş dönülmesi çöküş, ellerin dolu dönülmesi başlangıç olur.
Bu çok önemli bir ayrımdır.

Çöküş kimi zora sokar, başlangıç kimi sevindirir..?
Bu sorunun yanıtı için de içerik bilmeliyiz.
Guterres eğer bilinçli bir şekilde basına sızdırıldığı şekilde taraflara “buyurun masaya, tezlerinizi bırakın da gelin” derse buna sevinen olmaz.

Sadece Türk tarafı “federasyon” kelimesi geçmediği için memnuniyet belirtir.
Bu noktada Rum tarafının kaçacağını düşünmek ise saflık olur.
Çünkü onlar her zaman yaptıkları gibi bu sefer de önce kabul edip sonra reddetmek yoluna gireceklerdir.
O nedenle de “başlangıç” Türk tarafını zaman ilerledikçe zora sokacaktır.

Tüm bu olasılıkların iyi hesaplanmış olarak gidilmesi gereken bir New York buluşması var.
Bakalım kim ne kadar hazır gitmiş, dönüşte belli olacak….

Ad imageAd image
Yazıyı paylaş
Leave a review

Leave a Review

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir