Dezenformasyon Yasası: Dijital Dünyada Gerçekliğin Yeniden İnşası

Arif Sarı
Görüntülemeler
9 dk okuma süresi

Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Arif Sarı, dijital dünyada itibar suikastlarına karşı “Dezenformasyon Yasası”nı Kıbrıs Raporu için kaleme aldı.

Günümüzde dijital platformların ve sosyal medyanın sınırsız iletişim imkanları, ifade özgürlüğü ile toplumsal adalet duygusu arasında ciddi bir gerilim yaratmaktadır. Bilgiye hızla erişim sağlanırken, aynı zamanda dezenformasyon ve yalan haberlerin yayılması toplumları tehdit eden bir sorun haline gelmiştir.

Hükümetlerin bu dijital kaosla mücadele etme çabaları, özellikle “Dezenformasyon Yasası” ile şekilleniyor. Ancak bu yasa, demokrasinin temel taşları olan ifade özgürlüğü ve adalet arasında bir çıkmaz yaratma potansiyeli taşıyor. Peki, bu yasa toplumu dezenformasyondan korurken, özgürlüklerimizi kısıtlayan bir sansür mekanizmasına mı dönüşecek? Toplumsal adalet mi sağlanacak, yoksa hakikat mücadelesi yeni bir sansür dalgasının gölgesinde mi kalacak?

Hükümetin ülke genelinde yaşanan yolsuzluk, vurgun, rüşvet, evrakta sahtecilik, tehdit, şantaj, ‘Sahte Reçete’ ve ‘Sahte Diploma’ v.b. tüm konularda yürüttüğü veya yürütmediği tüm faaliyetler, açıklamalar ya da muhalefetin sunduğu karşıt görüşler ve eleştiriler sosyal medya platformlarında ve online gazetelerde geniş yer buluyor. Bu mecrada, iktidar ve muhalefet kanatlarından sızan pek çok haber, eleştiri veya dedikodu, online haber siteleri aracılığıyla kamuoyuna duyuruluyor ve konuya ilişkin tüm etkileşim, tartışma ve yorumlar, sosyal medya platformları üzerinden gerçekleşiyor.

Ad imageAd image

Ayrıca son günlerde sosyal medyada, gazetecilik etiğine olan mesafeleri ne olursa olsun, bireysel olarak haber yapma faaliyetinde bulunan kişiler tarafından kurulan sayısız anonim online haber platformu ve yayınları ortaya çıktı. Basın ve ifade özgürlüğü kisvesi altında, akıllı telefon kameraları ile canlı yayınlar yaparak, manipüle edilen görselleri paylaşan, sıklıkla asılsız dedikodu ve söylentilere dayalı, medya etiğini göz ardı eden, kişi ve/veya kurumları hedef alan sistemli haber kampanyaları yürütülmeye başlandı.

Zamanla, bu “Sosyal Medya Linç Kültürü“, belirli gruplar için ekonomik kazanç ve çıkar kaynağına dönüştü. Finansal destek sağlayan kesimlerin çıkarları doğrultusunda, hedef alınan bireylere karşı yolsuzluk, dolandırıcılık, yasa dışı faaliyetler, özel hayatın ihlali, görevi kötüye kullanma gibi birçok konuda haberler ve yayınlar yapmaya koyuldular. Sosyal medyanın, bu tür haberler için kamuoyu oluşturma sürecindeki etkisini görmezden gelmek mümkün değildir. Bu tarz bir haberle karşı karşıya kalan kişiler, oluşacak kamuoyu tepkisinden çekinerek, haberin yapılmasını engellemek amacıyla arka kapı görüşmeleri neticesinde istenilen tavizleri vermeye zorlanmaktadır.

Ad image

İnternette ve Sosyal medya üzerinden yapılan online yayınların bu şekilde bir “Denetimsiz Serbestlik” anlayışına dayandırılması, “Sosyal Medya Linç Kültürü”nün güçlenmesine ve sorgusuz-yargısız infaz şeklinde hepimizi etkisi altına alabilecek kontrolsüz ve denetimsiz bir dijital gücün doğmasına sebep oldu.

Çok garip bir şekilde, denetimden yoksun online gazetelerde, haberi yapılan bir konu hakkında kamuoyuna verilen bilginin, doğruluğuna, gerçekliğine, güncelliğine veya medya etiğine dikkat edilmeden yayınlanarak paylaşılması, kamuoyunda haberi yapılan konu ile ilgili maksatlı yönde bir görüş ve kanaat oluşturmayı hedeflemekte ve gerçeklik kaybı sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Ad image

Ülkemizdeki gerek yargı gerekse konuya ilişkin tarafların açıklamaları sonrasında dahi gerçeklik kaybının önüne geçilebilmesi için bu mecraların denetimini yapabilen, ilgili internet gazetesine hızlıca tekzip yayını çıkarması yönünde zorlayıcı bir mekanizmanın olmaması, yapılan haberin gerçeği yansıtmadığını, manipülatif bir şekilde internetteki arama motorları tarafından da kayıt edilmiş vaziyette kalabilmesine sebep olmakta ve bunun sonucunda ciddi maddi ve/veya manevi kayıpları ortaya çıkmaktadır.

Daha önceki ‘Sahte Reçete’ ve ‘Sahte Diploma’ ile ilgili yazımı kaleme aldığımda sormuştuk…

‘İnternet haber sitelerinde, unvanı veya statüsü ne olursa olsun, doktorlar, eczacılar, bürokratlar, milletvekilleri, iş insanları, gazeteciler ve dahi tüm vatandaşlar ile ilgili yapılan itibar saldırısı niteliğindeki yayınlara yönelik, denetim ve düzeltmeye ilişkin kontrolü sağlayıcı yasal ve teknik düzenlemeleri yapmak çok mu zor?’

Bilişim Sistemleri veya Kitle İletişim Araçları kullanılarak yapılan / yapılacak yayınları kapsayacak olan tüm yasa tasarısı ve önerilerde “Gerçek hayatta yasa dışı olanın, internet ortamında da yasa dışı olması gerektiği” ilkesinin temel alınması gereklidir.

Gerçeklik kaybı sorunu, gerçeğin ne olduğu ve bilgi ve haberde gerçeklik kaybının doğurduğu tehditlerin yol açtığı felaketleri bütün dünya pandemi süresince yaşamak zorunda kaldı. İnsanın en temel ihtiyaçlarından birisi “hakikat ihtiyacı”’dır ve Dezenformasyon, gerçeklik kaybının kavramsal olarak ifadesidir. Dezenformasyon’u yalan haber, hakaret veya karalama olarak ilişkilendirip bu şekilde bir tanımlama yapmanın da ötesinde, bir sosyal medya devi olan Twitter (x), kendi sitesinde “Koordineli Zararlı Etkinlik” olarak detaylıca tanımlamıştır. Bunu daha net şekilde koordinasyon içerisinde bir amaca dönük, bir süreç yönetiminde gerçek ile yalanın birbirinden ayırt edilemez duruma gelmesi olarak açıklayabiliriz.

Dezenformasyonu engellemek için oluşturulacak olunan yasalar, İfade özgürlüğünü kısıtlamak, eleştiri hakkını engellemek veya basın özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte olacak şekillerde, mevcut yasa tasarısı önerisinde ucu açık şekillerde belirtilen ibarelerle hazırlanmamalıdır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) her bireyin, yasal düzenlemelere ilişkin eleştiri hakkı esastır ve bu konuda ifade özgürlüğü vardır. İfade özgürlüğünün de zeminini bilgi ve haber oluşturur. Birey, çeşitli kaynaklardan bilgi ve habere ulaşır ve bu doğrultuda bir kanaat oluşturur ve oluşturduğu bu özgün kanaatini de dilediği platformda özgürce ifade edebilmelidir.

Gerçeklik kaybının (Dezenformasyon) ortaya çıkardığı gerçeklik kaybına uğramış bilgi ve habere ulaşan toplum içerisindeki bireyler sağlıklı bir kanaat oluşturabilir mi veya bu noktada dezenformasyona uğramış bilginin bireyde oluşturduğu kanaat, özgün bir kanaat midir? soruları, toplumdaki bireylerin eğilim ve yöneliminin dezenformasyon neticesinde etki altında kalabileceğine işaret eden sorulardır.

Fikirler piyasasında bilgi ve haberin gerçeğe aykırı olmasını önlemeye dönük ve gerçek bilgi alma hakkını koruyacak şekilde bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

Nasıl ki, İktisadi piyasalarda ürün güvenliğini oluşturmak gerekiyor ise, Fikir piyasalarında da Bilgi ve Haberin güvenliğini sağlamak ve Bilgi ve Haberin gerçeklik kaybına uğramasını engellemek gerekmektedir. Birey, fikir piyasasında, doğru haber alma hakkını kullanarak kendi özgün kanaatini oluşturabilmeli ve bunu, kişilere veya kurumlara karşı hoşnutsuzluk veya soğukluk gibi nitel kıstaslara bağlamaksızın, ilgili kişinin haklarına halel getirmeksizin özgürce ifade edebilmelidir.

Dijital dönüşüm ile internet ortamındaki tüm platformlarda ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve eleştiri hakkı gibi çeşitli özgürlük ve hakların temininin sağlanabilmesi için, kişilerin ve tüzel kişilerin internet ortamında kişisel haklarını korunması, özel hayatın dokunulmazlığının sağlanması, kişinin onuru, şerefi ve itibarının korunmasına yönelik yasaların hazırlanması ve/veya düzenlenmesi gereklidir.

İnternet haberciliği ve internet medyasına ilişkin düzenlemeler, Türkiye’de 5651 sayılı kanunda, 23 Nisan 2022 tarihinde AB’nin üzerinde anlaşmaya vardığı Dijital Hizmetler Yasası kapsamında bulunan maddelerden uyarlanmıştır ve sosyal medya devlerine ciddi sınırlamalar ve kısıtlamalar getirmiştir. Dijital Hizmetler Yasası kapsamında belirtilen ancak KKTC Cumhuriyet Meclisi’ne iletilen ilişkili yasa önerileri içerisinde bulunmayan;

  • Cinsel istismar
  • Irkçılık
  • Siber faşizm
  • Ergen mobbingi
  • İstismar
  • Nefret suçu
  • Ötekileştirme

ve buna benzer kavramlar konusunda hassasiyetle yasa maddeleri eklenmesi/mevcudun düzenlenmesi gerekmektedir.

Dezenformasyon, gerek kişisel gerekse Tüzel kişiler veya kurumlara yönelik yapılsın, yalan haberin üretilmesi ve yayılmasının birey ve toplum iradesini ipotek altına alan, vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma imkanını engelleyen ciddi bir tehdit olduğu aşikardır.

Sahte isim ve hesaplarla sosyal medya mecralarında yasa dışı içerik oluşturup paylaşma, farklı siyasi düşüncedeki kişilere, herhangi bir alanda rakip olarak gördüklerine, farklı dinlere veya milletlere yönelik küfür, iftira veya hakaret etmek, karalamak ya da itibarsızlaştırmak amacıyla kullanıldığı durumların önüne geçebilmek için yasa önerisi içerisinde yeni düzenlemelerin yapılması gereklidir.

İlgili yasalarda, KKTC vatandaşlarının İnternet üzerindeki haklarının korunması ile “dezenformasyon” ve “sahte isimler ve hesaplar” tarafından oluşturulan “yasadışı içerikle” mücadeleyi hedefleyerek içeriğinin bu çerçevedeki somut ibareler ile yeniden düzenlenmesi, yasanın sağlıklı bir şekilde toplumsal barışı temin etmesi adına da daha isabetli bir karar olacaktır.

Evrensel hukuk açısından baktığımızda, benzer bir yasa teklifinin veya düzenlemesinin sorun olabileceği ve ülkemiz dinamiklerini de dikkate alarak ince kriterleri çiğneyebilme ihtimali olduğunu söylemek mümkündür. Yalan haber veya dezenformasyon olan haberin; doğru, şeffaf ve tarafsız tespiti mümkün olmayan ortamda bu düzenlemeler tamamen halkın algısında ve muhalif kesimlerce Cumhuriyet tarihinin en ağır sansür ve oto-sansür mekanizmalarından birinin oluşacağına yönelik bir endişe oluşturacak ve devlete karşı toplumsal bir negatif algıyı ortaya çıkarabilecektir. Bu bağlamda, Dezenformasyonu veya Yalan Haberi kovuşturacak, uygun altyapı, hukuksal mevzuat ve teknik ekiplerin doğru şekilde oluşturulması ve denetlenmesi çok ciddi ve kritik önem arz etmektedir.

Yazıyı paylaş
Bilişim ve Siber Güvenlik Uzmanı, Akademisyen Prof. Dr. Arif Sarı, üniversite lisans eğitimini Bilgisayar Enformasyon Sistemleri alanında (BSc.) ve İşletme Yönetimi derecesini (MBA) derecesini - (2008 ve 2010) Lefke Avrupa Üniversitesi'nde, doktora derecesini (2013) Amerikan Üniversitesi'nde Yönetim Bilişim Sistemleri alanında almıştır. Misafir araştırma görevlisi olarak İtalya'da bulunan Prof. Dr. Sarı, Siber Güvenlik, Kriptografi ve Sistem Güvenliği alanında 100'den fazla araştırma makalesinin, 25'den fazla uluslararası kitabın ve bölümün ve 60'den fazla uluslararası konferans makalesinin yazarı veya ortak yazarıdır. 2014 yılında London Metropolitan Üniversitesinde doktora çalışması gerçekleştiren Prof. Dr. Arif SARI, Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT), Siber Suç ve Siber Terörizm üzerine çalışmalar gerçekleştirmiş, güvenlik duvarı sistemleri ve ağ tehdit tespiti üzerinde yoğunlaşmıştır. Ulusal Güvenlik Duvarı Projesi olarak nitelendirilen “Seddülbahir’’in mimarisini tasarlamış ve simülasyon ortamına aktarmayı başarmıştır. Bu sayede ilk Türk Siber Güvenlik Duvarı olma niteliğini taşıyan “Seddülbahir”, uluslararası literatüre kazandırılmış ve Ar-Ge çalışmasına hazır hale gelmiştir. Prof. Dr. Arif Sarı, daha sonra, büyük ölçekli özel şirketlere ve hükümet ajanslarına çeşitli siber güvenlik hizmetleri (eğitim, denetim, danışmanlık, dijital dönüşüm vb.) sunan "SnipeSec Bilişim ve Siber Güvenlik”in kurucusu olmuş ve hizmetlerini, Avrupa’da Estonya, Ankara ve Kuzey Kıbrıs’ta açtığı şubelerine taşımıştır. Bu süreçte, “Neptün Projesi” adlı Uzak Masaüstü Hizmeti (DaaS) projesini önermiş, dağıtmış ve yönetmiştir. “Seddulbahir” adlı yapay zeka ve makine öğrenmesine dayalı ulusal siber güvenlik duvarı mimarisinin geliştirilmesi üzerinde çalışmış ve Kuzey Kıbrıs Yasama Meclisi'nin Hukuk ve Siyasi İşler komitesine "Dijital Dönüşüm ve e-Devlet" yasasının yapımı ve yayımlanması için teknik danışmanlık hizmetlerini vermektedir. Hali hazırda, Siber güvenlik konusunda teknik yetkinliğe ve tecrübeye sahip olan Prof. Dr. Arif Sarı, yurt içinde ve dışında hükümet ajanslarına (ulusal güvenlik) ve özel şirketlere teknik eğitimler vermiş, çeşitli çalışma ve oluşumlara katkı sağlamıştır. Prof. Dr. Sarı, Kıbrıs ve Türkiye'de büyük ölçekli veri merkezi altyapısı dağıtım projelerini yönetmiş ve Güvenlik Operasyon Merkezi ekipleri kurmuş ve yönetmiştir. Bu alanın önde gelen firmalarının sunduğu AWS, CISA, CISM, CDPSE, eWPTXv2, eCPTXv2, CPENT, ECIH ve CCISO yetkinlik sertifikalarına sahiptir.