Elexus Hotel’e Kıbrıslı Rumlardan Mülkiyet Davası

Kıbrıs Raporu
Görüntülemeler
5 dk okuma süresi

Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ikiz kardeşi Ali Murat Ersoy’un sahibi olduğu Elexus Hotel için Güney Kıbrıs’ta dava açıldı. Rumlar, otelin bulunduğu arazinin kendilerine ait olduğunu iddia ederek 5.6 milyon Euro tazminat ve mülkün iadesini talep etti.

Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy

Kuzey Kıbrıs’ın en büyük turizm yatırımlarından biri olan Girne Çatalköy’deki Elexus Hotel için dört Kıbrıslı Rum tarafından Güney Kıbrıs’taki sözde “Girne Kaza Mahkemesi”nde dava açıldı.

Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un ikiz kardeşi Ali Murat Ersoy ile ortakları Mahmut Bozkurt ve Zeynel Bozkurt hakkında, otelin üzerinde kurulu bulunduğu arazinin “Rum mülkü” olduğu iddiasıyla açılan davada; 10 yıl için 5 milyon 623 bin Euro kira, faiz ve dava masrafı talep ediliyor.

Ad imageAd image

Dava sürecine dair detaylar ise, konuyu yakından takip eden deneyimli gazeteci-yazar Sabahattin İsmail’in sosyal medya paylaşımıyla gündeme taşındı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine açtığı davalarla tanınan avukat Lellos Demetriadis tarafından yürütülen dava celbindeki ayrıntıya göre, talep edilen tazminatın 10 gün içinde ödenmesi halinde davanın geri çekilebileceği belirtiliyor. Ancak bu tür “uzlaşma teklifleri”, son dönemde Kuzey’deki büyük yatırımları hedef alan sistemli bir hukuki kuşatmanın parçası olarak yorumlanıyor.

“Arazimiz Gasp Edildi” İddiası ile 5.6 Milyon Euroluk Talep

Güney Kıbrıs’taki sözde “Girne Kaza Mahkemesi”ne başvuran dört Kıbrıslı Rum, Elexus Hotel’in inşa edildiği arazinin kendilerine ait olduğunu ileri sürerek, 10 yıllık kira bedeli, faiz ve dava masrafı dahil olmak üzere toplam 5 milyon 623 bin Euro tazminat, ayrıca arazinin boş olarak iadesini talep etti.

Davanın arkasındaki isim ise tanıdık: Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mülkiyet davaları açmasıyla bilinen hukukçu Lellos Demetriadis.

Sabahattin İsmail’in aktardığına göre, otelin sahiplerine önce ihbarname, ardından da resmî celpname gönderildi. Celpnamede, söz konusu meblağın 10 gün içinde ödenmesi halinde davanın geri çekileceği not düşüldü. Ancak bu “uzlaşma teklifi”, davayı yumuşatmak bir yana, baskı aygıtına dönüşmüş görünüyor.

Devlet Arazisi Uzun Vadeli Kiralık, Ama Yetmiyor

Elexus’un kurulduğu arazinin mülkiyeti, KKTC devleti ve Vakıflar İdaresi’ne ait. 1975 Nüfus Mübadelesi sonrası Güney’e geçen Rumların terk ettiği mülkler, o tarihten itibaren kamu malı sayıldı ve büyük kısmı eşdeğer sistemiyle Kıbrıslı Türklere, şehit ailelerine, göçmenlere ve yatırımı teşvik amacıyla da iş insanlarına tahsis edildi.

Elexus arazisi de bu çerçevede, turizm yatırımı şartıyla uzun vadeli ve düşük kiralarla tahsis edilen devlet arazilerinden biri. Fakat Rum tarafı, 1974 sonrası oluşan hukuki statüyü tanımadığı gibi, şimdi bu tahsislere dayanan yatırımları da doğrudan hedef almaya başladı.

Ad imageAd image
Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), Temmuz 1974’ten önce Kıbrıslı Rumlara ait olan KKTC’deki arazi ve/veya mülkle ilgili talep ve tazminat taleplerini ele almak üzere 2005 yılında kuruldu. TMK, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından onaylanırken, Mart 2006’dan beri faaliyetlerini sürdürmektedir.

Loizidou’dan Bu Yana Aynı Senaryo: Tazminatla Diz Çöktürme Politikası

Bu dava münferit değil; tam aksine bir stratejinin yeni halkası. Sabahattin İsmail’in dikkat çektiği gibi, bu tablo, 2000’li yıllarda dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün AİHM karşısındaki “uzlaşmacı” politikalarının sonucu olarak karşımızda duruyor.

Loizidou davasında 1 milyon 200 bin sterlin tazminat ödenmesiyle başlayan süreç, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulmasıyla devam etti. AİHM’in iç hukuk yolu olarak tanıdığı bu yapı, bugüne kadar yüzlerce Rum’a 600 milyon sterlinin üzerinde tazminat ödedi, bazı mülkleri iade etti. Amaç iç hukuk yolu yaratmaktı; sonuç ise KKTC’nin “Türkiye’nin alt yönetimi” olarak gösterilmesi oldu.

Güney’de Türk Malları Bekletilirken, KKTC’deki Türk Yatırımlarına Saldırı

Rumlar, Kuzey’de bıraktıkları mülkler için hukuk ve diplomasi alanında onlarca cephe açarken, Güney’de gasp edilen Türk malları hâlâ gündeme alınmıyor. 2004’te rafa kaldırılan “toplu takas ve tazminat” ilkesi terk edildiğinden beri, her Rum davası, Türkiye’ye milyarlarca liralık yük olarak dönüyor. Üstelik bu yük sadece mali değil — siyasi ve itibari bir yıpratma kampanyası.

Interpol aracılığıyla çıkarılan yakalama kararlarıyla Türk iş insanlarının yurtdışına çıkışı engelleniyor. Sermaye, yatırım, girişimcilik; uluslararası hukukun siyasallaştığı bu alanda, adeta rehine gibi tutuluyor.

Elexus Dosyasında Ne Olacak?

Sabahattin İsmail’in aktardığına göre, şu an Elexus’un sahipleri ile Rum davacılar arasında arazi satın alınması yönünde bazı temaslar var. Bu, çözüm mü olur; yoksa yeni bir emsalin kapısını mı aralar — henüz bilinmiyor.

Ama açık olan şu: Mülkiyet meselesi adada çözülmeden yatırım güvenliği sağlanamaz. Ve bugün Elexus Hotel örneğiyle karşılaştığımız tablo, müzakere masasında yıllarca savunulan “toplu çözüm” anlayışının yerini, “dava dava çözelim” stratejisine bıraktığının trajik bir göstergesi.

Yazıyı paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir